by

Bir gönülde iki sevda olur mu ?

Biz  Nazım Hikmet’in ” Bir gönülde iki sevda olmaz, yalan olabilir” dizeleriyle büyüdük ve yine bizim için ” Yarin yanağından gayri her şeyde, her yerde, hep beraber” olmak da  önemlidir. Ama çevremize, dünyaya, tarihe baktığımızda her şeyin bu kadar da siyah beyaz olmadığı  bir gerçek.

Bizim ailede seri tekeşlilik ve çokeşlilik küçüklüğümden beri gözlemlediğim bir unsurdur. Annemin babaannesi Resmiye Hanım için, “İki oğlu, yedi gelini var” derlermiş. O da resmi olanları göz önüne alırsak. Dedem üç kez, büyük amcam dört kez evlenmiş. Aslında aynı hanımla yaptığı ikinci evliliği de sayarsak beş kez. Büyük amcamın bir evliliğinde Resmiye Hanım elinde silahla kırk günlük gelini kovalamış. Dedemin de üç hanımından toplamda ikişerden  altı çocuğu olmuş, ilkleri kendi gibi sarışın, ikincileri anneleri gibi, esmer olan. Dedem Sait  ve büyük amcam Sevil’in * babaları Nurettin Bey de çok çapkınmış. Bir gün bir hanımla sözleşmiş, buluşacakları sırada onun evli olduğunu öğrenen bu hanım olayı karısı Resmiye Hanım’a anlatmış. Resmiye Hanım da kadının çarşafını giyip, buluşma yerine gitmiş. Nurettin Bey çarşafı açıp, Resmiye Hanım’ı görünce küçük çapta bir şok yaşamış. Ama kendisini pek de sorumlu hissetmeyip, bu tür davranışlarına devam ettiği  gayet açıktır.

Pek hoş bir Çerkes hanım olan anneannemin annesi ise kocası tüccar terzi Arif Zeki Beyin tekrar evlenmesinden üzüntülü, ” Bizde niye böyle oluyor, yabancılar ne güzel bir kez evleniyorlar.” diye hayıflanırmış. Arif Zeki Bey’in ikinci hanımı ve eşi, pek cingöz olan anneannemin çöpten bulduğu bakkal sipariş kağıdını okuması ve “Bizim eve böyle şeyler gelmedi, peki bu siparişler nereye gitti?” diye sorgulamasından sonra anlaşılmış. Devrin üç arabasından biri kendisinde olan modernlik yanlısı Arif Zeki Bey aynı anda iki eşli evlilik sürdürmüş, ama tüm hayatı boyunca da toplamda dört eşi olmuş.

Arif Zeki Bey, Şeref Akdik'in yaptığı portrede
Arif Zeki Bey, Şeref Akdik’in yaptığı portrede

Üniversitede olduğum sırada Alan Duben’dan aldığım bir antropoloji dersinde kendi ailemi araştırma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Daha sonra Alan Duben ve Cem Behar’ın Aile araştırmasında çalışmam üzerine kaymaklı ekmek kadayıfı oldu. Tüm bunlardan sonra bitirme tezimi de Aile ile ilgili yazmıştım. O dönemde taaddüt-ü zevcat ( çokeşlilik) ile ilgili pek çok kitabı taramıştım. Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı olan Fatma Aliye Hanım Nisvan-ı İslam isimli kitabında bu evlilikler için ” Lakin zevcleri kendi üzerine diğer bir kadınla tezvic eden kadınlara acımak için yalnız beni değil, bütün Türk kadınlarını sizinle müttefik bulursunuz.” der.

Alan Duben ve Cem Behar’ın araştırmasına göre  ( Kitabıyla ilgilenenler için : İstanbul Haneleri Evlilik, Aile Doğurganlık 1880-1940 ) İstanbul’daki evli erkeklerin sadece yüzde 2.29’unun birden fazla karısı vardı. Bu oran 1885 sayımında 2.51, 1907’de ise 2.16 idi. Bu oran evli kadınların yüzde beşinin herhangi bir zamanda çokeşli bir birliktelik içinde olduğu anlamını taşıyor. Yine aynı araştırmaya göre İslam hukuku dört kadına izin vermesine rağmen , İstanbul’da yaygın evlilik şekli iki eşlilikti. Bu çokeşlilik kavramı giderek eleştiri aldı ve 1917 Hukuk-ı Aile Kararnamesi 38. maddesiyle kadınlara her tür genelgeçer nedenle kocalarının ikinci bir kadın almasını engelleme hakkı verdi. Araştırmada örnekleme içindeki imam ve hafızların onda üçü,  yüksek düzey bürokratların da  yüzde onu  çokeşlidir. Çok eşlilik pahalı bir kurumdur. Türk erkeğinin ancak ilk eşinden çocuğu yoksa ikinciyi alması yaygındır. Thomas Schroedher ve Christina Vetter   Çokaşklılık isimli kitaplarında “Çokaşklılık konusunda gelişen sohbetleri izlediğimizde mesele dönüp dolaşıp karmaşık bir mevzu olan kıskançlığa gelmektedir.” der. Kıskançlık çokaşklı bir yaşam tarzının seçilmemesinin en yaygın sebebidir. Öteyandan çokaşklı aktivist yazarların hepsi kıskançlığın öğrenilmiş bir tepki olduğunda, dolayısıyla bırakabilineceği konusunda fikir birliği ederler.

Kıskançlık ve çokeşlilik deyince çoğulcu bir aşk belgesi olan Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’nin İstanbul’dan Erzurum’daki dört karısına yazdığı mektuptan söz etmemek olmaz. ( Türk Dili Dergisi Mektup Özel sayısı , Temmuz 1974 / Cogito  Aşk Bahar 1995 )  18. yüzyıl Osmanlı Mutasavvıfı , Ansiklopedist Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi dört karısına da sevgi dolu başlıklarla hitap etmiş, her birine gönderdiği hediyelerle gönüllerini almış, tekrar buluşma dilekleriyle mektubunu bitirmiştir. Bir fikir edinmek için birazını  alıntılayacak olursak :

” İzzetli, hürmetli, hakikatli, adamlıklı, şevkatli, hatırlı, gönüllü, asıllı, akıllı, iz’anlı, hünerli, ma’rifetli, üsluplu, yakışıklı, güzel huylu, tatlı dilli, uzun boylu, ince belli, kıl ayıpsız hatunum, helalim, Firdevs hatun huzuruna, Derun-i dilden ( gönül içinden) ve can u gönülden selamlar ve dualar edip ol mübarek nazik hatırın sual ederiz.” diye başlayıp, hatırını soran güzel dizelerden sonra “Firdevs, Firdevs o başın seveyim, o kaşın seveyim, o gözün seveyim, o yüzün seveyim, ayıpsız canın seveyim, sakın benden küsmeyesin ki gönlüm sıkılmasın.” diye devam eder. Onun hevesine çermik( kaplıca) yaptırmıştır, “Beraber çimeriz.” der. İkinci hanımına da “Benim yükümü çeken, benim hatırımı sayan, benim ateşime yanan” diye seslenir. Üçüncü eşi Belkıs’a ki kızının anasıdır,  “Benim yarim, benim Allahlık ehlim. Gurbet elde seni unutmam. Sen benim gene evvelki iyaz-ı hassımsın.” der.  Dördüncü eşi anladığımız kadarıyla yaşça en küçükleridir ve oğlunun annesidir. Mektubuna ” Ve izzetli, muhabbetli, hakikatlı, hatırlı, gönüllü, hizmetli, sabırlı, ma’rifetli, akıllı, gayretli, şevkatli, güzel yüzlü, şirin sözlü, melek huylu, çelebi kollu, nazik elli, ince belli, şirin yıldızlı, has odalığım, oğlum annesi, gönlüm cananesi, inci danesi, hatunum ve hanım küçük kadın Züleyha Hanım huzuruna” diye devam eder. “Senin için yollarda ve İstanbul’da besteler yazıyorum ve öğreniyorum ki inşallah gelende seninle ses sese verelim det ürlü türlü besteler, güzel güzel kitaplar okuyalım.”  der.Yolda bir küçük kadın görmüş ona benzetmiştir. Sohbet ettiğinde yaşlı kocasının hapiste olduğunu öğrenmiş, kadına on kuruş verip sevabını karısına bağışlamıştır. Mektubu ” Sizinle ol kadar çok sözlerim vardır ki bir ay yazsam tükenmez.” diye bitirir. Her bir hanımına  farklı iltifatlar etmiş, hepsinin gönlünü almış, hediyeler göndermiş, geleceğe dair sözler vermiştir. Mektubu okuduğumda kalbinde dört kadına karşı da sevgi olduğu gayet açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Öte yandan hanımların kocaları ve ortakları hakkında ne düşündükleri meçhuldür.

Günümüzde erkeklerin çok eşli olmaya eğilimli olduğu, hatta bunun doğalarında var olduğu, kadınların ise tek eşliliği tercih ettiğine dair bir inanış vardır. Toplum kuralları, dini kurallar  ve cezalandırılma korkusu olmasaydı, kadınlar yine de yaygın davranış biçimleri mi gösterirdi, şüphedeyim.  Dünyada az da görülse çok kocalılık biçimine daha çok erkek ölüm oranının yüksek olduğu toplumlarda rastlanıyor. Güneybatı Hindistan’da yaşayan Nayarlar, Doğu inuitler ( Eskimolar) Polinezya Marquesan Adasında yaşayanlar ve Tibetliler çok kocalıdırlar. Ayrıca bir kaç kadın ve erkeğin birbirleri üzerinde cinselliğin kullanımı hakkı taşıdığı grup evliliği türü de vardır. Kuzey Alaska’daki Eskimoların uyguladığı gibi.

20130226043641!Geographic_subject_,_Najer_-caste_-_people_-_Nayar_women_having_meal
Nayar kadınları

 

Dünyanın pek çok yerinde aynı cinsle evlilik, kuzen evlilikleri, ensest evlilikler, evlilik  değiş tokuşu, kayınbirader ya da baldızla evlenme gibi pek çok farklı birarada olma biçimi var. Bazıları gerçekten de çok ilginç. Örneği Batı Kenya’daki Nandi’lerde çokkarılılık tercih edilmektedir. Her kadının bir odası vardır ve kadın çocuklarına bakmakla yükümlüdür. Erkek çocuğu olmayan kadın kocasının soyunu devam ettiremediği için mirastan pay alamaz. Bu tip kadınlar bu sorunun üstesinden gelebilmek için genç bir kadınla evlenir, genç kadına kocalık yapar. Genç kadın kadının kocasıyla ilişkiye girer, erkek çocuğu olursa çocuğun sorumluluğunu dişi koca üstlenir. İşin tuhafı bu dişi koca erkek gibi giyinmek, erkek gibi davranmak, erkek kocası da dahil olmak üzere cinsellikten tamamen vazgeçmek zorundadır. ( Kültürel Antropoloji, Haviland, Prins, Valrath, Mcbride)

Nandi Dişi kocalar
Nandi Dişi kocalar

Bütün bu karmaşık ilişki biçimlerinin ve sözlerin üzerine  ölene kadar tek kişiyi seveceğim diyenler kadar, benim gönlüm geniş, üç de olabilir, beş de olabilir diyenleri duyar gibi oluyorum. Galiba önemli olan gönülde kin, acı, haset,kıskançlık gibi olumsuz duygular yerine, aşk, sevgi, şevkat gibi olumlu duygular taşımak, gerisi herkesin kendine kalmış.

* https://www.facebook.com/pages/Dr-Ali-Sevil-AKAY/610202315669844?ref=aymt_homepage_panel

 

4 Comments


  1. // Reply

    Heh, sizin aile de maşallah! 2-3 tane pembe dizi roman çıkar:)


    1. // Reply

      Ben de yazıcam zaten, ama pembe mi olur mavi mi bilemiyorum 🙂


      1. // Reply

        Ehh, bi yerden başla gari… Ne renk çıkarsa bahtımıza:)


  2. // Reply

    Nilgün’cüm,
    Zevkle okudum…
    Öyle güzel yazmışsın ki adeta çokeşliliği hoş gördürtmüşsün örneklerinle…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *