by

” Bu da geçer yahu ! “

886003_10153661786268686_2770972498420343949_o-1

 

Bu aralar yeniden kabak boyamaya başlarsam, eski Türkçe ” Bu da geçer yahu” yazıp, boyayayım istiyorum. “Ya Allah Ya şafi” yazan bir tane boyamıştım. Benim gibi ilk kez, üstelik de kabak üzerine yazan biri için bence fena olmamıştı. Hastalık, hastaneler ve doktorlardan ne denli nefret ettiğimi, ama sevmediğin ot burnunun dibinde biter misali onlardan nasıl da kurtulamadığımı çoğu kez anlatmışımdır. Hastalık hastası karakterimi ve bu konuda düşündüklerimi de önceden şu yazıda anlatmıştım.  Ağustos ayını da hastaneler, doktorlar ve her şeyi bilen ( ! ) arkadaş ve dostlar arasında geçirdik yine.

Sıradan bir yıllık kontrolde annemde rahim duvarı kalınlaşması çıktı. Bu her zaman kötü bir şeyin göstergesi olmuyor tabii, ama tetkik edilmesi gerek. Zeynep Kamil Hastanesinde biyopsi falan filan derken başlangıç seviyesinde, çok ağır ilerleyen ( Allahtan ) karsinomla karşılaştık. Bildiğin kanser yani. Böyle karsinom deyince hem daha havalı oluyor, hem de kanser sözcüğünün tatsızlığından kurtulmuş oluyorsun. Gerçi tıbbi konulara aşina olmayanlar bir şey anlamıyor, bön bön bakıyorlar ama olsun. Bu hastalıkla daha önce bir kaç arkadaşım yüz yüze kalmış, rahim aldırmakla ve bir kısmı da ileri tedavilerle kurtulmuşlardı. Ama bunu bir de sen o hastalığı geçirene sor. Ne kadar teselli etmeye, avutmaya da çalışsan kanser ve ölebilirsin  sözcüklerinin o ayrılmaz bütünlüğü insanı bitiriyor. Yani zamanında tiroid olayında başımdan geçti de oradan biliyorum. Hele bazı arkadaş ve akrabaların kanser lafını duyunca sanki ölmüşsün de gömmeyi unutmuşlar gibi bakmaya başlaması, keşke bir şey söylemeseydim düşüncesine yol açıyor. Bu süreçte çok yakın bir akrabamın da kanser olduğunu ve sırf bu son anlattığım nedenden kimseye bir şey söylemediğini öğrendim, bu da beni üzdü. Hastalığın ileri aşaması mikrop kapmayı arttırdığı için zaten ziyaret edemiyorsunuz, ama bilseniz hiç olmazsa dua edersiniz, ve fakat bu durumu  ama anlamamazlık da edemiyorum. Yine çok yakın bir arkadaşımın ablası da kemoterapiye taşınıyor son günlerde, nereye kafamı çevirsem hastalık haberi alır oldum. Kanserli dizileri filan izlemiyorum, kaçıyorum ama hastalık burnunuzun dibine gelmişse kaçınmanız imkansız. Böyle durumlarda etrafınızdakiler farklı yaklaşımlar içinde oluyor. Bazıları işi şakaya vurup çok hafife alır gibi bir konuma düşüyorlar, ondan da hoşlanmıyorsunuz. Zaten aklınıza olabilecek en kötü durumlar geliyor, o yüzden çevredekilerin konuya hassas yaklaşması gerekiyor. Örneğin sırf lafı açıldı diye bu hastalıktan ölen kişileri anlatmayın hastalara, tavsiyemdir. Ya da ertesi gün ameliyata girecek hastaya “Benim bir tanıdığım vardı , narkozda da şöyle bir sorun olmuştu.” demeniz şart değil !

Bu  süreçte en açmazda olacağınız durum, Hangi doktora gideyim, kime ameliyat olayım, kime güveneyim? soruları ile başlıyor. Tabii kısıtlı paranız varsa önce Devlet Hastanelerini tarıyorsunuz. Annem Zeynep Kamil’deki doktoruna güvendiği için orada ameliyat olmaya karar verdi. Doçent Doktor Selçuk Ayas Yan dalı da Onkoloji olan bir cerrah. Neyse efendim ameliyat günü alındı, biz iki kardeş annemi öptük, bahçeye bir çay içmeye çıktık. tabii bunun öncesinde annemin evham edip yaptırdığı kolonoskopi sonrası, bir de hastanede bağırsak boşaltma işlemine tabi olması şu bu bir çok olay da var, ama elimden geldiğince kısaltıyorum. İki kişilik odalarda yan yatağa gelen hastalar, her birinin ayrı sorunu, ameliyat öncesi doktoru göremememiz, sanki yetersiz olan hemşire sayısı, ama pencereden güzel bir manzara görebilmek, hastanelerin nefret ettiğim doğası falan filan.

Herhalde ömür boyu unutamayacağım anılardan biri on dakika sonra ” Hasta Süder Günaydın’ın refakatçisi, ameliyathane kapısına” anonsuyla başladı. Kız kardeşimle nasıl uçup ameliyathaneye gittiğimizi hatırlamak bile istemiyorum. Doktor kapıya çıkıp, “Öncelikle anneniz iyi merak etmeyin, ama entübe edemedik, bronkoskopi gelişti, yetişkin yoğun bakım ünitesi ve daha hassas aletler olan bir başka hastaneye gitmelisiniz. ” dedi. Sonrası annemi çıkarıp, yeni hastane ve doktor arama süreci. Bu ara annemin çok kalabalık olan arkadaş grubu çok ilgilendi, eksik olmasınlar. Ama doktor olanları dışında bir kısmının gerekli gereksiz bilgiler verip kafa karıştırması sinirlerimizi bozmadı değil. “Onu bunu yeme içme diyenden, ameliyat olma diyene,onkolog olsun mutlaka diyenden, illa buna ameliyat ol” diyene kadar her türlü kişiyle muhatap olduk. Bu gibi bilgilerin hastaya ve de yakınlarına yarattığı  kafa karışıklığından başka bir işe yaramadığını gözlemlemiş olduk.

Bu ameliyatı yapabilecek devlet hastanelerini sorgularken doktorların “Marmara Üniversitesi Hastanesi çok kalabalıklaştı, doktorlar ameliyat sonrası hastalarını takip edemiyorlar, Kartal Araştırma tadilatta, Göztepe’de çok iyi bir doktor vardı ama darbeden sonra görevden alındı” filan gibi yorumları beni benden aldı, memleketin haline bakar mısınız ?

Epey bir incelemeden sonra Yeditepe Hastanesi ve Profesör Ümmühan Meral Aban’da karar kıldık. Uzmanlık alanı Jinekolojik Onkoloji olan  titiz  doktorumuz  ( http://www.yeditepehastanesi.com.tr/doctor/u-meral-aban ) işinin gereğini yaptı ve apandisit ve lenfler, karın zarından da parçalarla birlikte  rahim ve yumurtalık, tüpleri alarak  bölgeyi temizledi. Bu süre zarfında kız kardeşimle annemin yanında olduk. Ameliyat öncesi öz çekim bile yaptık, sanki düğüne gidiyoruz. Ama her şeyin başı moral değil mi ?
14237476_10154455446658686_3885180040784059776_n

Allaha şükür, ameliyat sonrası için başka tedaviye gerek kalmadı. Annem o hızlı koşuşturmalı Lions toplantılı hayatına yavaş yavaş dönüyor, ama yine de dinlenme sürecinde sayılır. Tabii aileden başkalarının da tahlil, doktor işleri sürüyor ve sürüp gidecek hep. Ama keşke ailede daha çok doktor olsaymış, her aşamada danışılacak çok şey çıkıyor. Böyle benim gibi amatör ilgililerle olacak iş değil bu 🙂 Bu süreçten çıkardığımız önemli sonuçlardan birisi de yıllık kontrolleri aksatmadan yapmanın önemi. Kötü şeyleri başlangıçta yakalamakta yararlı oluyor. Özellikle özel sigortası olanlara dayatılan bazı incelemeler can sıkıyorsa da belirli yaşlardan sonra mamografi, smear, kolonoskopi, endeskopi, prostat gibi incelemeler , tatsız da olsa yapılmalı. Tabi aldığı komisyon yüzünden gerekli gereksiz inceleme isteyen doktorlar da yok değil, ama onları eleyerek ilerlenmeli diye düşünüyorum.

Bu arada bahçeme de arada gidip geliyorum. Domateslerimden kışlık parça domates konservesi yaptım. Açsın diye beklediğim sarmaşığım nihayet açmış. Karpuzlarım ve kabaklarım hala olmaya devam ediyorlar.

14206096_10154455493243686_4089731518392264278_o

Okuyup bitirdiğim kitaplardan biri Ela Gözlü Pars Celile . Nazım Hikmet’in annesinin hayatının anlatıldığı roman. Osman Balcıgil yazmış. Osmanlının ilk kadın ressamlarından olan Celile Hanım’ın Yahya Kemal ile olan aşkı da konu edilmiş kitapta. Polonyalı ve Leh asıllı paşaların kızı olan Celile Hikmet Uğuraldım Oktay Rıfat’ın da teyzesidir. Celile Hanım’ın ailesi ve hayatı hakkında hatırı sayılır bilgi edinebileceğiniz bu kitap, bende  yazılış tarzı bakımından soru işaretleri uyandırdı. Osman Balcıgil sanki Celile Hanım’ın hayatını La Morte En Direct filmindeki gibi gözetlercesine yazmış, yazmış da acaba belgelerden çıkardığı sonuçlarla yazdığı bu kitapta gerçek duyguları verebilmiş mi? Hiç sanmıyorum. İnsan çoğu kez kendi duygularından bile emin olamıyor, nerede kalmış ki yıllar sonra aileye çok da yakın olmadığın halde bu denli ayrıntıyı bir araya getirip doğru bir sonuca ulaşacaksın. Biyografileri daha çok belgelere dayanmış haliyle okuyan bendenizi bu roman yaklaşımı rahatsız etti açıkcası. Yaşam öyküleri kişinin kendisi tarafından yazıldığında daha anlamlı oluyor bence. Ben Osman Balcıgil’in bu kitabı yazarken yararlandığı kaynakları ( Sanırım arkadaşı Marcel’e yazdığı mektuplar var) kitabın arkasında ek olarak belirtmesini isterdim. Gerçi romanın başında gerçek kişilerden ve tarihi olaylardan esinlenilmiştir yazıyor, ama kapak sunuşu da yaşam öyküsü kıvamında. Bu arada Osman Balcıgil’i taa ilk işimde birlikte çalıştığım Jülide Ergüder’in sevgilisi olarak anımsadığımı da yazayım da tam olsun. O zaman Yurt Ansiklopedisi Genel Cilt Tarih Bölümündeki arkadaşlar Jülide’nin hem feminist geçindiğini hem de Osman’ın ayaklarını yıkadığını söyleyerek kızdırırlardı. Jülide her konuyla ilgilenen Siyasaldan mezun, şen şakrak cin gibi bir kızdı. “Kızdı” diyorum aklıma geldiği bir gün netten arattığımda bir iki gün önce ölmüş olduğunu görüp şaşırmıştım. 2013’te 52 yaşında. Bir ara Hürriyet Agora’ya yazarken onun da yazılarını okuyordum. Odada çay getirmek için çekilişler yapıp, hepimizi örgütleyip çekilişi Alev Er’e çıkarttığı günler. Ne çok eğlenirdik. Hayat ne kısa ve acımasız bazılarımız için.

ela1

Bu arada dün Star Trek Uzay Yolu’nun da 50. yıldönümüydü. Ben son filme de gittim tabii. ( Star Trek Beyond) Acı bir biçimde hayatını kaybeden Chekov ( Anton Yelchin ) ‘u görmek acıydı.  Bir de film çok karanlıktı ve ben çok rahatsız oldum. O kadar Original Series altyapısından daha güzel bir konu ve film çıkabilirdi. Çok da beğenmedim doğrusu. Bir de genel yapıdan sapmalar beni rahatsız ediyor. Örneğin gerçek hayatta gay olan Sulu dizide gay değil, öyle yansıtılıp gönderme yapılması kendince de doğru bulunmamış. Mr Spock Uhura ilişkisi de beni rahatsız ediyor. Tüm dizide en duygusal adam Spock’tı resmen. Ne lüzum var adamı öyle yansıtmaya ? Doktorun orijinal doktora benzerliği, Kirk’ün gençliğini canlandıran C. Pine’ın William Shatner’ın çoğu mimiğini başarılı bir biçimde kopyalaması hoşuma gidiyor ama. Aslında Uhura ile ilişkisi olmasa Zachary Quinto da Mr Spock’ın gençliği rolüne cuk oturdu bence. Bu arada ben onda hala ara sıra Sylar’ı  da görüyorum. ( Heroes )

 

Son olarak Nasa’nın burçların değiştiğini açıklamasını kınıyorum, başka işiniz mi yok ?  Biz sizden ne bekliyoruz, sizin uğraştığınız işe bak, benden Oğlak filan çıkmaz, boşuna uğraşmayın!

 

6 Comments


  1. // Reply

    Nilgüncüğüm, önce anneciğine, sonra da tüm ailenize büyük geçmiş olsun diliyorum…Bir ameliyat söz konusu olduğunu FB’dana görmüştüm ama bu kadar detaylı bilgim olmamıştı…Yazılarına bayılıyorum <3


    1. // Reply

      Çok teşekkürler, hepimize sağlıklı günler diliyorum.


  2. // Reply

    Nilgün Hanim,
    Selçuk Ayas halkında bilgi almak istemekteyim.
    Size nerden ulaşabilirim?


    1. // Reply

      Selçuk Ayas hakkında çok bir bilgim yok maalesef, bize o hastanede o iyidir demişlerdi o dönem, ama anlattığım gibi narkozda sorun çıktığı için bize başka hastaneye gitmemizi tavsiye etti, dolayısıyla annemi ameliyat edemedi. Ama işini bilen bir doktora benziyordu.


  3. // Reply

    Merhaba Nilgün Hanım,
    Anneniz, Dr. Meral Aban’a kontroller için devam ediyor mu? Hastaya ve hasta yakınlarına ilgi, alakası, bilgilendirmesi nasıldır?

    Geçmiş olsun.


    1. // Reply

      Kusura bakmayın, bu aralar çok yoğun olduğumdan blogu açmadım hiç. Mesajınızı şimdi gördüm. Öncelikle teşekkürler, evet yılda bir gidiyor. İlgili, titiz, hasta yakınlarını yakından bilgilendiren bir doktor, biz memnun kalmıştık.

Leave a Reply to Oya Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *