by

Doğum Günümün Düşündürdükleri

Paula Bowles çizimi

Bu ay yine doğum günümü kutladım. Belli bir yaştan sonra doğum günü kutlayınca kutlanan yaşın akla gelmemesi imkansız. Ama ben “Yaş sadece bir rakamdan ibarettir.” diyerek, bu konuda fazla kafa yormamayı tercih ediyorum. Size tavsiyem, siz de öyle yapın. Ben her yaşta her şeyi yapan, yaşa başa takılmayan bir aileden geldiğim için, “Şu kadar yaşa girdim, hayatım sona yaklaşıyor, yaşlandım, kırıştım, eyvahlar olsun.” diye düşünenlerden değilim. Her yeni yaşın bundan sonraki yaşların en genci olduğunu da unutmamak gerek. Şimdi aşağıda azıcık bu yaş baş işinden söz edeceğim.

Bazıları resmen öleceği yaşı bile belirleyip “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” filan diye şiirler yazsa da, öyle yapmayanlar da var. Eskiden özellikle de kadınlar belirli bir yaşa geldiğinde koyu renkli elbiseler filan giyip, bir köşeye oturur, hizmet beklermiş. Annemin bazı eski fotoğrafları var döpiyesli , inanın şimdiki halinden yaşlı gösteriyor.Rengarenk giyinip , üzerinde doğanın renklerini taşıyan yaşlılara, bayılıyorum. Ya da yaş almışlara mı desek, ama bu ikincisini de pek sevmiyorum, yaşlıysa yaşlıdır bir insan, gönül hep genç kalıyor o başka. Şahsen ben hep renkli giyinirim. Daha da yaşlandığımda Semiha Berksoy ya da Aysel Gürel gibi gezer miyim bilmiyorum ama, en tercih etmediğim renkler siyah, gri, lacivert filan. Anneannem de güzel renkler giyerdi, tarçın rengini çok sevdiğinden ona o renk bir şeyler alırdım her doğum gününde.

Daha önceki yazımda da sözetmiştim. Bugünlerde Ikigai felsefesi ile ilgili kitaplar okuyorum. Hangi yaşta olursanız olun fiziksel ve zihinsel olarak aktif olmak gerektiğini söylüyor. Hoş bu bizim ailede her zaman geçerli bir uygulamadır. Annem yetmiş yaşından sonra ehliyet aldı, anneannem 102 yaşında vefat etti, son günlerine kadar faaldi. Benim adını anımsamadığım tiyatro oyununu anımsayıp, zihinden faiz hesapları yapıp, kişisel bakımını hiç ihmal etmeden yaşamıştı. Büyük amcam son günlerinde sözlük yazıyordu. Ben yıllar sonra üniversiteye dönüp yüksek lisans yaptım. Ne işine yarayacak diyenlere inat Korece öğreniyorum. Bunu da burada söylüyorum ki olmazsa kendimden utanayım diye ; bu yıl inşallah artık basıma hazır en az bir kitabım olmasını istiyorum. Bu arada yine yaşımdan başımdan utanmayıp, ilgi alanlarımdan birisini ( Kdrama ) blog seviyesinden youtuberlığa evirmeyi düşünüyorum.

Doğum günü deyince her yıl aklıma gelen benzer şeyler var. Bir kere inanılmaz bir Kova stelyumunda doğmuşum. Güneş ve ay dahil 7 gezegenin Kova burcunda olduğu bir üç günün içinde. Bunu seçerek geldiğimi düşünüyorum. Bu günlerde doğanlar biraz late bloomer oluyorlarmış, bu yıl Jüpiter’den ötürü ümitvarım 🙂

Sanırım 8 ya da 9 yaş günümdü. Mahallede evden çıktım sokağın kenarında koskocaman bir tıra rastladım. Dönüş yapıyordu ve az kalsın ezilecektim. Benim için ölümden kurtulduğum ilginç bir doğum günüydü, hiç unutmuyorum.

Küçükken doğum günlerimde annem minik davetiyeler hazırlar, üzerlerine de vak vak çizerdi. Doğum günüme gelen arkadaşlarıma da minik hediyeler hazırlardı, bunu da hiç unutmuyorum.

Şu anda evde eski püskü ve çocukluğumdan kalma ne kadar çocuk kitabı varsa doğum günümde hediye edilmiştir. Tabii şu anda da çocuk kitabı alıyorum, ama çocukluğumdan kalanların yeri ayrı. Kitapları çok seven bir çocuktum, bana kitap hediye edildiğinde çok mutlu olurdum. Şimdikiler ağız burun büküyor , ne yazık.

Bir de Sultan Süleyman’ın Hazineleri kitabım vardı, nereye koyduysam onu bulamadım.

Her yeni yaşa girdiğimde yapmak istediğim şey yeni bir şeye başlamak. Başlangıçları severim. İnsana heyecan verir. Ben pek maymun iştahlı değilimdir, yani başladıklarımı da sürdürüyorum Allahtan. Bu yıl çizim işine önem vermek istiyorum. Özellikle de çocuk kitabı illustrasyonları üzerine yoğunlaşmak dileğim. Annemin hediye ettiği bir deftere çizmeye başladım bile. Acaba digital kısmına bulaşsam mı diye de bazı online kursları araştırdım. Şimdilik çizmeye ve yazmaya devam ediyorum. Havalar biraz düzelsin, Saklıköy’e gidip kedilerimle ( Orada dört tane kedim var beslediğim biliyorsunuz, Haru, Aki, Kenzo, Nari. İlk üçü Japonca, sonuncusu Korece bir isim ) birlikte yazmak istiyorum. Benim çocukluğumdaki ben gibi olan çocuklara yazmak istiyorum.


İnsan belli bir yaşa gelip de gençliğindeki koşuşturmanın içinden çıkınca bir durup düşünmeye daha çok fırsatı oluyor. Beni en çok ne mutlu ediyor, hayatımın bundan sonra kalan kısmında nasıl yaşarsam mutlu hissederim. Yaşamımı paylaşmaktan hoşlandığım kişiler kimler, kimlerle birlikte olmalıyım, ayrıca hayatımdan kimleri çıkarmalıyım ki beni engelleyen, sıkıntıya sokan, boğan olayları da engelleyeyim. Evet tanışıyoruz diye, akrabamız diye, arkadaşımız diye her insanı hayatımızda tutmak zorunda değiliz. Bunu da genellikle anca bu yaşa gelince anlayıp, gerekli adımları atmaya başlıyoruz. Belli bir yaştan sonra hayatınıza kolayca birilerini de alamıyorsunuz. Ama bizi ilerleten, ufkumuzu açabilecek, ortak ilgi alanlarımız olan kişilerle de her an karşılaşma olasılığımız var, onları da kabul etmeliyiz bence. Tabii hayatımızda tutmak istediğimiz, sevdiğimiz kişilere de özen göstermeliyiz. Bazen nasılsa onu sevdiğimi biliyor diye düşünüp, onun hakkında neler hissettiğimizi söylemiyoruz. Halbuki her fırsatta söylemek de gerekiyor. Hatta fırsat filan beklemeyip her gün söylesek de olur .

Doğum günleri akla fiziksel durumumuzu da getiriyor ister istemez. Şimdiye kadar ne olduysa oldu, önümüze bakalım diyerek olanı koruma yolunda daha da bilinçli adımlar atmaya karar verdim. Saplantı haline getirmeden ( ki buna meyyal bir karakterim vardır ) sağlıklı beslenmek, her gün yürümek, dans gibi eğlenceli ve hareket etmemi sağlayacak güzellikleri hayatıma daha çok sokmak istiyorum. Kendime uygun bir spora da başlayabilirim belki. Örneğin Tai Chi. neden olmasın ?

Bu yazıyı yazarken fark ettiğim bir diğer şey de çocukluğuma ait hiç bir doğum günü fotoğrafımın olmaması. Fotoğraf makinemiz yoktu çünkü. Fotoğrafçıya gidip aile fotoğrafı çektirdiğimiz, ya da fotoğraf makinesi olan dostlarımızın çektiği küçüklük fotoğraflarım var tabii, ama demek ki her hangi bir doğum günümde öyle bir şansım olmamış. Bu doğum günümde çekilmiş fotoğraflarım da soluk çıkmış nedense. O zaman ben doğum günümden bir kaç gün öncesi çektiğim bir öz çekimi ekleyeyim, tarihe bir not düşmek adına.

2 Comments


  1. // Reply

    Işıltılı düşüncelerin , özgür ifadelerinle günüme ışık kattın sevgili Nilgün
    .Yaşlanabilmek de ödül insana …Olduğunca sağlıklı ve mutlu olarak tabi…


    1. // Reply

      Teşekkürler, dediğiniz doğru hepimiz sağlıklı ve mutlu yaşlanalım inşallah.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *