by

Gözlerinden öperim

 

Geçen yıl Fairyland oyun grubu arkadaşlarıyla eski usul mektuplaşmak üzere anlaştık. Herkes aradığı mektup arkadaşındaki genel arzusunu belirtti ve eşleştirmeler yapıldı. Şimdi benim de Leicester’da yaşayan bir mektup arkadaşım var. Uzun süredir kimseyle mektuplaşmıyordum, malum internet icat oldu mertlik bozuldu.

Mektuplaşmamayı öylesine kanıksamışız ki, artık mektup kağıtları ve zarfları bile kaybolmuş. Üstelik bundan şikayet eden yalnızca ben değilim, İngiltere’deki arkadaşım da mektup kağıdı bulamamış. Eskiden onlarca sayfa yazar, bazen sayfaları çıkartmalar ve çizimlerle süsler, bana gelen mektupları da saklardım. O yüzden ev  atamadığım dosyalar dolusu mektup dolu. Okulda yurtta kaldığımdan, sonra yurtdışında yaşayan arkadaşlarım olduğundan pek çok mektup yazdım ve mektup aldım. En sevgili arkadaşım, kendi yazdığı mektupların bir kopyasını da saklardı.

 

10338247_10152940139783686_7366569103811428363_n16210_10152940152368686_246562595549458479_n

Mektubun sayfa sayısı, pulu, yazan kişinin el yazısı, zarfın içine mektuptan başka konabilecek şeyler, nasıl koktuğu, P.S ya da hamiş olup olmadığı, zarfı, mektup açacağı, kaç günde elimize geçtiği, hepsi çok önemlidir. Ya da önemliydi. Şimdi söylemek istediğinizi iki satır yazıp, internet aracılığıyla ya da SMS’le yolluyorsunuz, ama digital sevimli resimler de ekleseniz, o zamanki duygularla ilgisi yok. Yurtta kaldığım süre içinde “Nilgün mektubun var.” denildiğinde nasıl koşturup gittiğim aklıma geliyor da, gülmekten kendimi alamıyorum.

Mektuplar bir nevi tarihtir. Yazdığınız zamanda neyi kaç liraya alıyormuşsunuz, bazen sevgilinizle aranız nasılmış, çocuğunuz ne aşamalardan geçmiş, o zamanki politik durum hakkında ne düşünüyormuşsunuz, hepsini geri dönüp okuyabilirsiniz.  Başkasına yazdığınız bir nevi günlük gibidirler yani, üstelik karşılıklı bir etkileşim de söz konusudur.

Tabii bu mektup merakı “Mektuplar” kitapları biriktirmeye de yansıdı. Sanırım Türkçeye çevirilen hemen hemen tüm Mektup serileri  ve İngilizce yazılmış bazı başkaları da kitaplığımdadır. Kimi aşk mektupları, kimi dost mektupları, edebi mektuplar, iş mektupları, yazar çizer mektupları, hepsi raflarda yerini almıştır. Biyografi merakım gibi bu da insan ruhunu soyma isteğinin bir sonucu sanırım. Bu arada Enis Batur’un Mektup üzerine yazdığı “Gönderen Enis Batur”  denemeleri de sözü edilmeden geçilmeyecek bir kitaptır. Hazret mektubun tarihinden, kartpostala,puldan, şişedeki mektuba, intihar mektubundan aşk mektubuna yazmış da yazmıştır. Pek çok mektubu topladığını da söylemektedir.

10929186_10152940139508686_1851912373190408672_n

Şu sıralar bir de Mektup, Yazışmanın Hayli İlginç Tarihi başlıklı bir kitap okuyorum. Simon Garfield’ın Domingo yayınlarından çıkmış.2013  baskısı. Mektuplaşmanın tarihiyle ilgili bu kitapta, pek çok ayrıntıyı bulabilirsiniz. “Mektup ölümsüzlük gibidir.” demiş yazarı.

simonenis

 

Mektuplar ister nazım ister nesir olsun, ister başkasına, ister kendine yazılmış olsun, yerine ulaşmış, ya da hiç gönderilmemiş olsun, hep insanı anlatırlar, yüreğinin taa içinden… O yüzden severim onları, gözlerinden öperim.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *