by

Bahar Yüzünü Gösterdi

Bu kış bana nedense çok uzun sürdü gibi geldi. Sanırım epeyce kar kış yaptığından. Ama dün doğalgazdan güneş paneline geçince, artık baharın geldiğine kani oldum.

Kış boyunca daha çok okudum, yazdım, çizdim, yün ördüm durdum. TV karşısında yün örmek insanı çok rahatlatıyor. Tabii kediler üşümesin diye uğraştık, günde iki kez doyurduk. Sitede çok kimse kalmadığından yemek zamanı geldiğinde hepsi bizim bahçeye toplandılar. Kapattığımız veranda da soğuğu bir ölçüde kesti.

En son bu atkıyı ördüm, rengarenk olması hoşuma gitti.

Kedi demişken, eve giren tek kedi olan Boncuk kısa süre içinde iki kez kum döktü ve idrar yolu iltihabı oldu. Veterinerde kalması ve sonda takılması gerekti. Ardından özel mamaya geçti ve hala bazı ilaçlar alıyor. Uzun süreli antibiyotik tedavisi oldu. Şunu söyleyeyim, şimdilik iyi Allah’a şükür ama veteriner bakımı çok pahalı bir şey. Testler, ilaçlar, mamalar derken, kelimenin tam anlamıyla sermayeyi kediye yüklüyorsunuz. Durmadan artan kedi mamaları da vetlerin kötü mama dediği, tavsiye etmediği mamalar. Makarnayla karıştırılmış akciğer, ya da az yaş mama benzeri şeyleri daha çok öneriyorlar. Ben de dışarı kedileri için bir öğünü öyle yaptım. Veteriner küresel ısınma nedeniyle kedilerin artık tüm yılı hamile geçirebildiğini söyledi. Dişi kedileri toplayıp kısırlaştırma hamilelik ve süt verme zamanı dışında olduğundan çok zor. Yarı vahşi kedileri toparlamak zaten zor ve belediyelere güven de neredeyse sıfır. Hemen her hayvansever arkadaşımın kötü bir deneyimi olmuş. Bu arada Boncuk’un evde kalmasını isteyen veterinere/ veterinerlere bunun ne kadar imkansız bir durum olduğunu anlatabildiğimizi sanmıyorum. En sonunda Miço’nun veterineri “İyileşince gidip gelsin, mamasını içerde yesin.” diyerek işi bağladı. Şimdi gidip geliyor, geceleri içeride kalıyor. Yalnız bir yere gitmeye kalkarsak ne olacak, işte onu bilemiyoruz. Dışarıya alışmış bir kediyi eve kapatmak insanfsızlık, çıkacağım diye duvarlara tırmanıyor. Ama dışarıda bir şey yerdse de hastalığın tekrarlama olasılığı var. Boncuk çıkmasın diye uğraşırken diğerleri de girmesin diye çabalıyoruz. En son erkek kedilerin elinden kurtardığımız genç anne Kimyon ve iki minik yavrusu. ( Yavrulardan biri öldü maalesef ) kulübede korunmaya alınmış durumda. Bu arada bir şey daha öğrendim. Erkek kediler kendi yavrularını bilip öldürmez, başka erkek kedilerden olan erkek yavruları öldürürlermiş, soyları sürsün diye. Dişilere dokunmuyorlarmış.

Ultrason için tüyler kırkılmış, damardan tahlil için kan alınmış.
Dün bahçede

Bu sezon tam dönmeden önce Burak ve Derya covid pozitif oldular, hafif geçti neyseki. Onlardan önce Gülgün de olmuştu ve tam doğum gününde annem de hastalığı geçirdi. Allahtan o da hafif atlattı. Biz hala maskeyle dolaşsak da, yavaş yavaş arkadaş toplanmalarına ve oraya buraya gitmelere başladık. Annem zaten hiç gaz kesmemişti. Bakalım. Bu yaz durum ne olacak.

Bu arada yazdığım iki çocuk kitabını yayınevlerine postaladım, yanıt beklerken bir üçüncüsünü yazıyorum. Bu biraz daha büyükler için , o yüzden resimlemeyebilirim. Bir başka hikaye kitabını da kafamda evirip çeviriyorum. Aslında büyükler için yazılmış öyküler ve şiirler de var, onları da elden geçirsem mi diye düşünmüyor değilim.

Bahçe baharda an be an değişiyor. Bir bakıyorsunuz her yer ballıbaba kesmiş, ardından papatyalar da çıkıyor. Onlar bitiyor kara hindiba çiçekleriyle sapsarı oluyor her yer. Hava biraz ısınınca mor salkımlarla leylaklar da açtı ve ben yavaş yavaş fidelerimi bahçeye taşımaya başladım.

Yazıyı bitirmeden azıcık da kitaplardan söz edelim. Ben bu ara bölümden Osmanlıca öğretmenim İsmail Erünsal’ın kitaplarını okuyorum. Yirmiki Mürekkep Damlası’nı bitirdim, Osmanlı Kültür Tarihinin Bilinmeyenleri’ne geçtim.

Ayrıca Elbruz Aksoy’un Çerkes Köleleri anlattığı Beyaz Köleler Son Sesler kitabını okuyorum. Bilgi üniversitesi Tarih Bölümünde yazdığı Yüksek Lisans Tezinin kitaplaştırılmış hali. Sözlü Tarih çalışmaları da içeriyor. Benim anne tarafımda da Çerkes çok olduğundan, hatta annemin anne tarafında büyükanne ve büyük teyzenin adları bile değiştirildiğinden ve baba tarafı da doğrudan Şeyh Şamil akrabaları olduğundan çok ilgimi çekti. Bu konuyla ilgilenenler için daha önce okuduğum üç ayrı kitabı da öneririm, birlikte okunabilir.

Ayrıca okuyup bitirdiğim iki roman Japon yazar Yoko Tawada’nın. Yoko Tawada Almanya’da yaşıyor uzun süredir.

Hüsam’ın da tezhip hocası olan on parmağında on marifet Hezarfen Süheyl Ünver hakkında Ahmet Güner Sayar’ın kitabını da okuyorum. Daha yeni başladım, henüz bitirmedim.

Geçen gün de Viaport’a uğradığımda D&R’a uğradım. Aslında Mahir İz hocanın anılarını arıyordum, ama onu bulamayınca alttaki iki kitabı aldım. İnalcık Hoca’nın makalelerinden okuduklarım vardır, ama yine de bir bakacağım. Diğerini de başından biraz okudum henüz.

Hava ısınınca kabak boyamaya başladım yine, Şu anda elimde bir kızıl ibis var. En son bitirdiğim de aşağıda. Bir de yılan kabakların birine “ Don’t overthink it” yazmayı ve süslemeyi düşünüyorum. Görebileceğim bir yere asıp kafayı her şeye takmayayım diye. Osmanlıca “ Hiç” de yazabilirim, artık hangisi olursa. Benim bahar programları böyle, sizden ne haber ?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *