by

Tuhaf Kedi Öyküleri

İlk kedim Arap ile sanırım altı yedi yaşımdayken ve ırkçılık duyarlılığından önce tanışmışım. Şimdi olsa adını Arap koymazdım tabii. Herkesin anladığı gibi lekesiz siyah bir kediydi. Onunla olan anılarım yaşımın küçüklüğüne rağmen çok berrak.

O zamandan beridir de en uzunu Miço olmak üzere ( 15.5 yıl ) pek çok kedi ile karşılaştım, bu yıla kadar gururla bir kedi uzmanı olduğumu bile söyleyebilirdim. Ama heyhat kader ağlarını ördü ve aslında kediler ya da diğer hayvanlar hakkında zerre kadar bir şey bilmediğimin farkına vardım, eh bu da bir şeydir. Sonuçta hayat bir öğrenme süreci.

Saklıköy’deki kediler ile ilgili daha önce yazmıştım. Burada yaz kış oturan az sayıda haneden biri olduğumuzdan gözümün önünde patır patır ölmesinler diye kışları kedileri besleyip korumaya çalışıyorum. Ama sonuçta ormana çok yakınız ve bazen bir yılan, bazen zehirli otlar, bazen de hastalıklar yüzünden kediler ölebiliyor. Adamakıllı yükselmiş veteriner ücretleri yüzünden sadece eve girip çıkan (Benim kedim de demek çok zor, kışın geceleri evde uyumak ve canı isteyince girip çıkmak dışında düzenli uyduğu tek şey içeride mamasını yemek . Böbrek taşı sorunu olduğu için zaten dışarıda da yememesi gerekiyor.) Boncuk veterinerden faydalanabiliyor. Gerçi zamanında ölmek üzere olan iki yavru kediyi veterinere götürmüşlüğüm de var. (Büyük kediler patilemişti, anneleri olmadığı için) Ama şimdi artan kedi nüfusunu düşünerek Uzay Yolu’nun, izle, müdahale etme kuralını uygulamaya çalışıyorum, tabii ne kadar başarabilirsem.

Bu yıl verandamda büyüyen ve ilk yıl eve girip çıkan, bu yüzden evin oğullarından biri saydığım için hep iltimas geçtiğim Çita’yı verandada ölü bulduk. Ne olduğunu da anlayamadık gerçi. İki gün önce gayet iyi görünüyordu. Yine, Boncuk’un kız kardeşi, geçen yıl bulduğum iki yavruyu evlat edinen Papyon da yıl başında kaybolmuştu. Bu kaybolma sözcüğü burada ölme sözcüğüyle eş anlamlı. Onlardan başka en az dört başka kedi de yok oldu. Peki yeni doğanlar ?

Çita
:ita Papyon Boncuk
Papyon hamileyken

Yeni doğanlar deyince zayıf ve küçük olduğu için kısırlaştıramadan doğuran kedilerin yavrularından söz ediyorum. Bu yıl, aslında karşı olduğum kısırlaştırma işlemini, komşularla birlikte en azından dişi kedilerin yakalayabildiklerimize uygulamaya karar verdim. yabani olup el sürdürmeyen kediler de var. Böylece dişi aramaya giden erkek kediler de uzaklaşmış olacaklar sanırım. Aslında bu yıl doğup ölen, ya da doğduktan sonra ölen en az on on beş yavru var. Ama asıl hikaye geri kalanlarla ilgili ve bence çok şaşırtıcı.

Vaka 1 ( Yavru çalma )

Genellikle çok az doğuran, öncesinde ev kedisi olduğunu tahmin ettiğimiz Duman ki ben iyi huyundan ötürü Prenses de diyorum, bu yıl bir yavru doğurdu. Bizim verandaya yerleşti. Aslında daha çok komşumuz Ahmet beylerde ikamet ediyor. Ama kışın onlar şehirde olduğu için beslenmeye bize geliyor. Tombul ve de güzel de bir yavrusu vardı ve pek bir sorun yok gibi gözüküyordu. Bir gün şehirden döndüğümüzde yavrunun minderinden çıkıp verandadaki sobanın altına kaçtığını gördüm. Anne de gelmedi. Tutup yastığa geri koydum ama bitap gibiydi, anne bir saat kadar sonra gelip yattı. Sabaha yavruyu ölü bulduk. Tabii alıp gömdük. Ben anne çok üzülmüştür derken Hüsam “Onlar insanlar gibi değil, hayatına devam ediyor.” diye beni yatıştırmaya çalışıyordu. Buraya kadar normal gözüken olay üç gün kadar sonra tuhaf bir hale döndü. Yine hamile olan Maske bir gece üç yavru doğurdu. Pencereden baktığımda Duman iki yavruyu yalıyordu. Maske ise üçüncüyü doğurmak üzere başka bir mindere geçmişti. Sabah her nasılsa Maske yavrulardan birini geri alabilmişse de üçüncü siyah beyaz smokin yavru Duman’daydı ve kendi yavrusu gibi yalıyordu. Bu arada Maske kapı açıldığında panik halde yavrulardan biriyle içeri girdi ve ne yapıyorsun diyemeden yavruyu şöminenin arkasındaki boşluğa attı. Oraya erişemeyiz diye düşünürken ikinci yavruyu da getirip, dolabın içine sakladı. Ben şöminenin içindeki yavruyu nasıl çıkarırız diye bakınırken ikinci yavruyu da oraya attı, çok akıllı ve hızlı bir velet. Bir gün önce gelip kendisine yer aradığını ve her iki yeri de kontrol ettiğini anımsadım. Dahası Duman’ı da verandadan kovalamış, ben bu erkek de değil neden kovaladı ki diye şaşırmıştım.

Olanları komşumuz Ahmet beye anlatınca, o da çok şaşırdı ve evde balık ağı olduğunu, belki onunla yavruları çıkarabileceğini söyledi. Üşenmeden İstanbul’dan kalkıp geldi ve gerçekten de yavruları mucizevi bir biçimde bulundukları yerden çıkartmayı başardı, kendisine minnettarız. Ben yavruları bu kez üst balkona koydum, o arada Duman üçüncü yavruyu kapıp gözden kayboldu. Zaten sonra o yavruyu bir daha görmedik. Muhtemelen sütü de yoktu ve yavru öldü. O arada verandada daha önce doğmuş (Çita’nın yavruları olduğu kesin gibi olan ) Ece’nin üç tekiri ve çimler biçilirken korkudan Biber’in taşıdığı üç ayrı yavru daha farklı kedi evleri içinde duruyordu.

Vaka 2, Komünal Yaşam

Bir gün yine İstanbul’da döndüğümüzde bir başka yavru kedinin ( Ki taş çatlasa 7 aylık filandır) doğurduğunu ( iki yavrunun büyük yavruların yanında, birinin yerde, diğerinin de doğmak üzere olduğunu ) gördük. Dört yavruyu toplayıp bir kedi evine koyduysak da anne o yavruları emzirmedi. Gidip büyük yavruları emzirmeye başladı. Verandadaki diğer üç annenin de yavruları emzirmesi için uğraştık, hepsi koklayıp uzaklaştılar. Belki de yavrular erken doğmuştu. İşin kötüsü o yavrular hemen ölmediler üç gün kadar da yaşadılar. Aşure ( Yavruların annesi ) sanki diğer kediler kendi yavrularıymış gibi onları emzirdi. Bu arada şaşkınlıkla annelerin tüm yavruları aynı kedi evinde topladığını gördük. Sırayla evin içine girip yavruları emziriyorlardı. Tam bir komünal yaşam. Sekiz tane yavru vardı. Bir smokin, kalanı farklı tonlarda tekir.

Komünal yaşam
Ece kendi tekir yavrusu ile Biber’in siyah beyaz yavrusunu emziriyor.
Maske bir grup yavruyu emzirirken
Kendi yavrularını emzirmeyen Aşure

Sekiz yavrudan biri birden kayboldu, başka bir kedi mi çaldı yoksa, annelerden biri emzirmeye götürdü, orada mı unuttu bilemiyoruz.

Vaka 3. Bir başka hırsızlık

Geçen yıl terk edilmiş bir biçimde komşunun su deposunun yanında bulduğum, sonra Papyon’un evlat edindiği Yumoş Münire de üç yavru doğurdu. Yumoş buralarda pek rastlanmayan (şimdiye dek üç tane gördüm) tüylü bir cins. O da verandadaki bir eve koydu üç yavrusunu, çok da iyi bir anne, bir hafta gayet güzel emzirdi. Sonra yavrulaer birer birer ölmeye başladı. İlk yavru öldüğünde, kalan ki yavruyu emziriyordu. İkinci yavru da ölünce kalan tek yavru yaşayacak mı diye merak etmeye başladım. Bu arada ondan sonra doğuran Benek’in küçük yavruları da verandadaydı. Üç tane. Bir baktım Benek’in yavrularından kendisine en çok benzeyenini de almış emziriyor. Kendi yavrusundan daha küçük. Sonuncu yavru da ölünce Benek’in yavrusu kaldı. Şimdilik yaşıyor yavru.

Bu arada sitenin, ara sıra site içine dalan köpeklerinden biri yavruları anında boğduğu için elimizden geldiği kadar dikkat etmeye çalışıyoruz. Yavrular henüz süt emiyor, biraz daha büyüyünce kendilerini şefkatle kucaklayacak evler bulabilirsek ne güzel olacak. Anneler de inşallah bir şey olmadan kısırlaştırılır. Böylece sitede kalan kedi sayısı daha iyi bakılabilecek düzeyde olur.

Çevrenizde kedi evlat edinmek isteyenler varsa haberim olsun, bunlar sıra dışı pisiler, beni şaşırtmaktan geri durmuyorlar. Çok da akıllılar. Ha bir de biri bundan sonra bana “Kediler içgüdüleriyle hareket ederler.” diyecek olursa dalarım, hadi ordan!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *