2016

by

İthaka'ya Yolculuk

  Bir haftadır eve yeni alınan köşe kanepenin en köşesinde, kalorifer kenarında, krizalit halinde yaşıyorum. Kitaplarım, bilgisayarım, uzaktan kumandalar, yediğim içtiğim, kedi etrafımda sıralanmış durumdalar. Daha kanepe yanına oturak getirme aşamasına gelmedim, tuvalete kalkıyorum. Allahtan arada ev temizleme, alışverişe gitme gibi uğraşlar da  oluyor, ama genel durum bu. Kendimi uzaydan bu mavi gezegene hayretle bakıyor

by

Kuşları Örtünmek ve 2016'nın son ayları

  Bu aralar tuhaf bir enerji var. Geceleri geç yatıyorum. Rüya görürken hep uyanık gibiyim. Rüya gibi değil de bir nevi yarı uyanıklık gibi. Sanki rüyalarımı bilinçli olarak ekrandan izliyor gibiyim. Aynı anda gördüğüm rüyaya yorum da yapıyorum çünkü. Bu yarı uyanıklık hali beni yormuyor da. Sabah yine beş altı gibi uyanıyorum ikilerde yatıp. Salah

by

Herkes Ne Zaman Ölür/ Elbet Gülünün Solduğu Akşam *

  Havalar soğumaya başladı. Nasıl mutluyum anlatması zor. Hemen sonbahar ve kışlık giysilerimi çıkardım. Bereler, atkılar, şallar en sevdiklerim. Renk de severim, morlar, eflatunlar sarılar. Bu yıl en sevdiğim renklerden hardal sarısı moda sanırım, sarının farklı tonları daha doğrusu. Kendime Kore’den sarı bir yağmurluk almıştım, bir baktım burada da her yer sararmış bu yıl. Yani

by

Çocukluğumun Pazar günleri, kitaplar ve bir film

Bugün Pazar. Artık Pazar günlerini seviyorum. Geç bir kahvaltının yapıldığı, bazen yürüyüş, arkadaş  ve akraba ziyareti, ya da  Saklıköy’e , evime gidiş. Ayaklarımı uzatıp kitap okuyabiliyorum, ya da film izleyebiliyorum. En sevdiğim sonbahar günlerinde artık dökülmeye başlamış sapsarı yaprakların üzerinde de dolaşabiliyorum. En güzeli emekli olduğumdan beri Pazartesi Günü sendromundan uzağım, evet, en güzeli de

by

Son zamanlarda dedikodu ve gıybet de level atladı. Artık çay ve poğaça eşliğinde yapılan sohbet ve dedikodular, Facebook, Twitter, IG gibi sosyal medya hesaplarından gözlenen, stalklanan-  ki ben buna en uygun sözcük olarak musallat olmak fiilini buldum-arkadaş ve akrabalarımız hakkında her ortamda belgeleriyle yapılmaya başlandı. Bir de sosyal medya hesaplarında paylaşılanlarla ilgili dedikodular ve itirazlar

by

" Bu da geçer yahu ! "

  Bu aralar yeniden kabak boyamaya başlarsam, eski Türkçe ” Bu da geçer yahu” yazıp, boyayayım istiyorum. “Ya Allah Ya şafi” yazan bir tane boyamıştım. Benim gibi ilk kez, üstelik de kabak üzerine yazan biri için bence fena olmamıştı. Hastalık, hastaneler ve doktorlardan ne denli nefret ettiğimi, ama sevmediğin ot burnunun dibinde biter misali onlardan nasıl

by

Bir kaç kitap, bir kaç hayat

Elimdeki yaşam öykülerini okudukça yazacağımı söylemiştim. İlk bitirdiğim Boğaziçi Üniversitesinden hocamız Profesör Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın Lüla ve Ben isimli Çifte anı öyküsü. Okuldayken Çiğdem Hanım’dan Sosyal Psikoloji Dersi almıştım. Biz Alan Duben ile Cem Behar’ın Aile araştırmasında çalışırken, onlar da yanıbaşımızda AÇEV Anne Çocuk Eğitim Vakfı projelerine başlamışlardı. Lüla ve Ben Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın annesi ve kendisinin

by

Bekle beni Güney Kore, 2018 gibi gelebilirim :)

Gezmek yeni yerler görmek, yeni kültürler tanımak için ideal. Değişmek, dönüşmek, farklı yaşamlar gözlemek için de. Ama bazı ülkeler ki bunlar genellikle birden fazla gittiğim yerler, bundan farklı sanırım benim için. Şimdi işin parapsikolojik yönüne girmek istemiyorum ama, her gidişin ve her kalışın görünenden öte anlamları var. Bugün karışık olarak son Kore Gezisinden aklımda kalanları yazacağım, bir

by

Seoul'ü aheste beste gezmek

Hastaneden çıktıktan sonra gezimize kaldığımız yerden devam ettik. Ama önceden planladığımız Jeju Island ve Busan gezilerini es geçerek. Tabii ameliyatlı hastamızın yorulmaması için ağır çekim gezi planları yaparak. Daha önce Seoul’ün çoğu tarihi yerini ve müzelerini gezdiğimiz için, bu kez gitmediğimiz bir kaç yeri görmek ve sanki orada yaşıyormuşcasına sakince gezmek istedik. İlk ziyaret için

by

20 yaş görünümlü Profesörleri olan ülkede apandisit ameliyatı

Güney Kore’ye gitmeden önce Kore Medikal Dramalarına dadanmıştım. Oldum olası Medikal Dramaları severim. Bizim çocukluğumuzda  bir Doktorlar Dizisi vardı, sanırım o dizi ile başlamıştım izlemeye. Hipokondriyak bir tarafım da olduğu için hastalıkları, doktorları, hastanelerini kısacası tıp ile ilgili pek çok şeyi takip ederim. Aslında bu sektörde çalışabilirmişim rahatlıkla Sosyal Bilimler düşkünlüğüm olmasa. Her ne kadar favorilerim