by

Kaynana Değil, Kanka oldum :)

Yine uzun zamandır yazmamışım. Aslında fangirl  ( ! ) bloguma yazıp da buraya yazmamak saçma tabii bu yaşta. Ama bu kez mazeretim var. Oğlum evlendi, ben de bir kız evlat sahibi oldum. Ailelerin bu biçimde çoğalması bana zevk veriyor. Sadece kızım değil, kızımın ablaları, annesi, damatlar ve yeğenler, hepimiz artarak sevgiyi de yayıyoruz. Kızım zaten çok uzun zamandır ailemizin bir parçasıydı, şimdi kağıt üzerinde de tescillenmiş oldu 🙂

2016 Yılbaşı, Miço da bizimleyken

Kızım Kova Burcu olduğundan, iki hava grubu burcunun anlaşmaması olası değil zaten. Benim Başak yükselenim, onun da Oğlak stelyumu işlerimizde mükemmeliyetçilik, dakiklik ve disiplin aramamıza yol açıyor, bu da ortak yönümüz. ( Evet tamam itiraf ediyorum, Astroloji kursuna başladım ) O da benim gibi güler yüzlü, neşeli, entellektüel, çok okuyan ve araştıran bir tip. Bütün bunlar olmasaydı da sanırım yine anlaşırdık, oğlumu seviyor ve oğlum da onu seviyor çünkü. Ama bonus artılar da insanın hoşuna gidiyor.

Kore’de

Evlenme olayı olunca insanın aklına kendi evliliği gelmemesi imkansız gibi. Biz de şöyle yapmıştık, ilk geldiklerinde annem şunları pişirmişti, düğünde şunu giymiştim, ama aslında kotla evlenmek istemiştim filan gibi ayrıntıları düşünüyorsunuz. Bir de evleneli bizim gibi 30 yıl olmuşsa, ay o zaman şu da sağdı, bu da sağdı gibi acıklı şeyleri de anımsıyorsunuz. Fotoğraflar ortaya dökülüyor, yalnızca kendiniz değil, ailenizde de evlenenler kendi düğünlerini, evliliklerini anlatıyorlar. Hatta şu anda yaşamayanların anlattıklarını bile anımsıyorsunuz. Mesela benim babaannem ilk evlendirmeye kalktıklarında 13 yaşındaymış, kaçıp bir ağacın tepesine çıkmış. Bolu’nun Yeniçağa köyündeyken. Sonra da eline sopayı alıp, damadı kovalamış. İstanbul’da çalışan babası “Kızım çok genç, nikahı bozun.” demiş. Çok çocuk olmadığı gerçek evliliği ise 15 yaşında. Halama gelince ortaokulda Matematik  öğretmeni kendisini istedi diye apar topar bir subayla evlendirilmiş, eniştemle. Anneannemin ablası acıklı bir nişandan ayrılmış. Kemalettin Bey adlı bir tıp öğrencisiyle bir baloda tanışıp nişanlanan Hatice Hanım -ki kendisi Robert Kolejin ilk Türk öğrencilerindenmiş- annesinin ortaklarının yaptığı dedikodular yüzünden babasının zoruyla ayrılmak zorunda kalmış. İki ay içinde tez veremden ölmüş. Kemalettin Bey ise daha sonra bir arkadaşının düğününe gittiğinde ” Biz de böyle olacaktık” diyerek sinir krizleri geçirmiş ve bir süre akıl hastanesinde yatmak durumunda kalmış. Onun için anneannem evlenmek istediğinde büyük dedem” Zaten benim içim yanık” diyerek henüz  tıbbı bitirmeyen dedeme anneannemi kolaylıkla vermiş. Annem ve babam bizim gibi bankada tanışmışlar. Yüzüklerini Çemberlitaş muhallebicisinde takmışlar. Tabii eve geldiklerinde de annem ” Sizin büyükleriniz yok muydu ? ” diye azarı işitmiş. Büyük amcam ve dedem toplamda yedi kez evlendiklerinden büyük babaanne için” İki oğlu yedi gelini var.” derlermiş. Kızkardeşim evlenmeden bir gece önce saat 3’lere kadar hastanedeydik. Sarılık geçiriyordu, nikahta zor bela ayakta duruyordu. Bizim nikah da 16 Ağustos günü  olmasına rağmen acayip yağmurlu bir gündeydi.  İstanbul’da Ağustos ayının yarısı yaz, yarısı kış derler ya.  ( Özal’ın Yat Limanını açtığı gündü) Malta Köşkü kapısında misafirleri uğurladıktan sonraki haftayı nezle griple geçirmiştim.

Biraz önce dayımın oğlu Görkem’in ve eşi Ayça’nın ilk çocukları Masal Selma’nın doğum haberini aldım. Bu akşam da kısmetse bebeği görmeye gideceğiz. Bu da evliliklerin daha da mutlu sonuçlarından. Hayat yenilenmeye devam ediyor şükürler olsun.  Burak ana okulundan mezun olurken çekilen bir video var. Oktay Rıfat’ın Şükür şiirini okumuş, şöyle diyor :

Potinlerimle paltoma
Teşekkür etmeliyim
Teşekkür etmeliyim yağan kara
Bu güne bu sevince
Yere bastığım için şükür
Şükür gökyüzüne toprağa
Adını bilmediğim yıldızlara
Suya ateşe hamdolsun

 

 

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *