by

Ne Rüyalar, Ne rüyalar !

Rüya deyince anlatacak o kadar çok şey var ki. Aristo’dan girip, Freud’a, Rüya Tabirleri kitaplarından Jung’a, metapsişik rüya çalışmalarına, seni rüyamda gördüm hayırdır inşallahlara, beni rüyalarında gör’e kadar pek çok noktalara gelebilirsiniz. Benim bugün söz edeceğim rüyalar kendi rüyalarımdan seçmeler, – daha doğrusu saçmalar mı deseydim – olacak.

Bu seçme saçmalara geçmeden önce biraz bilgi vermekten zarar gelmez. Bizim kullandığımız “rüya” sözcüğü görmek anlamındaki rü’yet ‘ten geliyor. Tabii düş görmek var, kabus var, var oğlu var. Eski uygarlıkların rüya yorumlayan büyücüleri varmış. Rüya tabiri dendiğinde elimize ulaşan ilk eser British Museum’da bulunan MÖ 2000 yıllarına tarihlenen bir Mısır papirüsü. Burada 200 çeşit rüya tabiri varmış. Ben ziyaretlerimde hep kedi mumyaları ve lahitlere yoğunlaştığımdan bu papirüsü gördüğümü anımsamıyorum. Bir dahaki gidişimde dikkat edeyim bari. Ama netten buldum tabii, hadi bakın işte şurada.

Şimdi bu rüya süreci de çok ilginç ve herkeste farklı oluyor. Ben gördüğüm rüyaların çoğunu anımsarım. Hem de çok ayrıntılı olarak. Anlatırken insanların içine fenalık gelir. Bu konuda Yiğit Özgür’ün bir karikatürü vardı. Artık Hüsam bana hep onu anımsatıyor. “ İçimi kürüttün.” diyerek. Merak eden şu siteden bakabilir.

Hüsam öte yandan, rüya görüyor, ama anımsamıyor çoğunu. Bazen çoğumuz gece yarısı uyanırız rüya görünce, “Aman sabaha bunu unutmayayım!” deriz, sabah kalktığımızda gitmiştir. Çoğu insan yatağının yanında kağıt kalem bulunduruyor rüyasını yazmak için. Pek çoğumuz rüyaların gizemini çözemesek de, ister nörolojik densin, ister mistik olaylara bağlansın, ya da farklı yorumlar yapılsın, önemsiyoruz içten içe. En çok merak edilen de rüyaların gelecekten bir haberci mi olduğudur. Aslında bence bazıları öyle. Ama bu tür haberci rüyaları olmadan önce doğru yorumlayabilmek de çok zor. Eğer rüyalarımızın belirgin sembolleri yoksa, o rüyaların öncesinden ne ifade ettiğini anlamamız mümkün olamıyor. Sembol ile kastettiğim, benim gibi rüyalarına yoğunlaşanların gördüğü rüyaların ne anlama geldiğini az biraz anlamasına yarayan belirteçler. Örneğin ben kendimi rüyamda ne zaman hamile görsem kötü bir şey oluyor. Halbuki çoğu kimse bunu iyi bir şey olarak yorumlar. Ama ben de sıkıntı vs olarak tezahür ediyor. Tiroid nodül sonucumun çıkacağı günün öncesinde kendimi yine hamile görmüştüm örneğin. “Kötü çıkacak bu sonuç” dediğimde kimse inanmadı. Soğuk zincirde temiz çıkan nodülün ileri tetkikte başlangıç düzeyinde habis hücre barındırdığını ve radyoaktif iyot almam gerektiğini açıkladı ertesi gün doktor.

Bir de gördüğümde “ Aman Balıkesir Bandırma , sen böyle rüyalara aldırma” diye dalga geçilen, ama sonrasında millete küçük dilini yutturan rüyalarım da var. Bir tanesini Hüsam’ın Güneydoğu’da acente toplantısı öncesinde görmüştüm. benim de daha önce tanıştığım Urfa acentesi, çiftlik gibi bir yerde silahlı saldırıya uğruyor, o ve akrabaları kaçmaya çalışıyorlar. Rüyayı anlattığım da nerden görüyorsun böyle rüyaları konuşması geçti her zamanki gibi. Ama toplantı dönüşü Hüsam Urfa acentesinin toplantıya katılamadığını , erkek kardeşinin silahlı saldırı sonucu öldürüldüğünü söyledi şaşkınlıkla.

“Rüyalarda tayyi mekan tayyi zaman gerçekleştiriyor muyuz?” Sorusu da çok sorulur. Ben iki üç kez daha önce hiç görmediğim mekanları rüyamda görüp ayrıntılı bir biçimde tarif edip anlattığımdan, bu da olabilir diyorum. Şu anda Saklıköy’de oturduğumuz evi de daha inşa edilmeden önce görmüştüm rüyamda. Ha bir de tanımadığım bir kişiyi rüyamda gördüğüm bir rüya da var. Bu kişi sonradan şeyh çıktı, fotoğrafını gösterdiler rüyanda gördüğün bu mu diye, oydu.

Bazen yorumlayamadığım, ama bir türlü de unutamadığım rüyalar oluyor. Bir tanesinde bir güvercinin kafasını koparıp çıtır çıtır yiyordum örneğin. İğrenç bir rüyaydı.

Küçükken uzun seneler gördüğüm bir başka rüyanın geçmiş yaşamlarımdan biriyle ilgili olduğunu sanıyorum. Yine bir başka rüya dizisiyle birleştirerek bu sonuca vardım. Bu rüyalar da çok tatsız olanlardan. Bir dizi de dişlerim dökülüyor. Elimi atıyorum bir diş, sonra yanındaki, sonra yanındaki dişsiz kalana kadar sürüyor. Bir başka tür de deniz rüyaları. Kayık, sal, gemi hangi deniz aracında olursam olayım batıyor, ben de yüzerek kurtulmaya çalışıyorum.Bu rüyaları 20- 30 yıl üst üste gördüm. Başlangıçta bilinmeyen spiritüel yönüm ile ilgili kendimi bastırdığım için bir sonuca varamıyordum. Kendimi açtıktan sonra bir takım şeyler kafamda oturmaya, uzak geçmişle ilgili görüntüler yavaş yavaş belirmeye başladı. Neyin ne olduğunu anladığım zaman da bu tür rüyaları görmemeye başladım.

Çoğu insanın gördüğü sıradan sıkıntı ve endişe rüyaları da var tabii. Bunlar kişiye göre de değişir. Benim gördüklerimden bir seride asansör ile üst katlara çıkarken kapılar hep benim gitmek istemediğim binalara açılır, bir türlü kendi evimi bulamam, ya düşmeye başlarlar, ya hızla yükselirler. Binalar çok ayrıntılı, çok labirentlidir.

Bir başka endişe serisi lisede matematik sınavına girdiğim, hiç hazırlıklı olmadığım, panik içinde olduğum rüyalar. Lise ve ortaokulda temelsiz gördüğüm matematik resmen içime işlemiş. “Ama ben üniversite mezunuyum, yüksek lisans da yaptım, niye lisede matematik sınavına giriyorum?” diye itiraz ediyorum, ama korku içindeyim, tüm diplomalarım elimden alınacak sanki, aslında liseyi bitirmemişim çünkü.

Araba modellerine düt dediğim, ehliyetimin bile olmadığı dönemlerde rüyamda kendimi bir Citroen 2 CV’ye binerken görmüştüm. Onun markasını da araştırdıktan sonra öğrenmiştim. 1950’li yılların arabalarını kullandığım pek çok rüya da gördüm. Çoğunda da erkek ve siyahiyim. Tüm bu rüyalardan sonra 1940 sonları ve 50’lerin model arabalarını biriktirmeye başladım zaten. Eski vitesli arabalar çoğu.

Ölümü deneyimlediğim iki ayrı rüyam var. İkisi de trafik kazası. İlkinde ruhum bedenimden ayrıldığında o kadar ferahlamış, rahatlamıştım ki, tekrar bedenlenirsem korkusu gelmişti. Son zamanlarda gördüğüm bir rüyada da mezar taşımı gördüm, ama sonra itale yazısı geçti üzerinden. Sözde ölecekmişim ama bir uzatma verlmiş. ( İtale neydi ya diye de açıp sözlüğe baktım itiraf edeyim. )

Pleiades’ten gelen bir varlığın – denizden çıkıyordu bu arada – sahilde bana, kız kardeşim ve anneme dair üç ayrı haber verdiği bir başka rüya var ki, o söylediği üç ayrı şey de oldu o rüyadan sonra. Ama bu tarz rüyalar, üç dört tanedir tüm yaşamımda, görüldüğü anda bu farklı dediğim ve bir yere kaydettiğim.

Tabii bir de milyon tane endişe rüyası var. kedilerle, oğlumla, sevdiklerimle ilgili gördüğüm, gece gündüz endişe yumağı halinde dolaşmamaya, bu rüyalara da aldırmamaya çalışıyorum.

Aslında tüm bu anlattıklarımdan başka kategorilere giren, daha önce ölmüş tanıdıklarımla ilgili, ya da bu dünyada tanımadığım, ama rüyalarımda çok iyi tanıdığımı hissettiğim kişilerle ilgili olan rüyalar ve başkaları da var. Onları da çok irdelemeye gerek yok, sanki başka yazı konusu gibiler.

Son söz olarak istihare konusuna değineyim. Bu bende işlemiyor. Ne zaman bir konuda bir rüya görmeye niyetlenerek uyusam, ya hiç rüya görmüyorum, ya da gördüğüm rüyayı anımsamıyorum. Sen kurcalama, gerekirse biz sana gösteririz deniyor sanırım. Hoş gösterilen de bazen ürkünç ve korkutucu ama bunu da sevgiyle kabul etmek gerek. Ama rüya denilen şey ne ilginç bir şey değil mi ?

2 Comments


  1. // Reply

    Dr.Sevil Akay ile 1967 temmuz ve ağustos aylarında 2 kere buluşmuş ve bana parapsikoloji derneginde masa kalkma seansı yapmıştı.3 bayanla bir masaya oturmuş masa 2 ayagi üzerine kalkmış yere inmemiş ti.Dr.u çağırdılar m.Dr göbekli idi masanın üzerine oturdu ama yine inmedi.Sonra hatırlamıyorum.Herhalde zorla indirdik.Gozlerime bile inanmayan şüpheci biri olduğumdan agustos1967 de elimizde fotoğraf makinesi ile tekrar derneğe gitmiştik.Negatiflerde masa kalkmış hali görünüyordu.Slm.


    1. // Reply

      Aslında yapı olarak ben de çok şüpheci bir insanımdır. Ama en doğrusu içinize doğan, kendinizi dinlerseniz zaten sezgi ile pek çok şeye ulaşabiliyorsunuz.Amcamla sık sık görüşme fırsatını yakaladığımda sohbetlerinden daha sık yararlanma fırsatım oldu.İyi bir medyum olabileceğimi, eğer yaşlanmamış olsa birlikte çalışabileceğimizi söylerdi.Kendisi de gerçekten algısı yüksek, çok farklı bir insandı. Çok sevgiler.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *