2015

by

“… Sana uzak memleketlerden bahsedenlerin Dili tutulsun Sana bir incir yaprağına bakmasını öğreteceğim Kendi avuçlarının içinde seyahati Ve gökyüzünün her yerde mavi olduğunu öğreteceğim. ” Oğlu Mehmet’e yazdığı şiirlerden birinde böyle diyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu,  Artık gökyüzü her yerde mavi değil belki.  Yine de kendi avuçlarının içinde seyahati becerebilenler dimdik ayakta kalıyorlar gibi geliyor bana.

by

Snoopy ve Charlie Brown’u keşfetmem, üniversite yıllarıma dayanır.  O zamanlar Schulz’un Peanuts karakterlerini ancak İngilizce kitaplar satan bir kaç kitapçıda, ayaküstü okurdum. Çok pahalıydı çünkü. Arkadaşım Esen’in, “Artık saralım mı, burada mı yiyeceksiniz ? ” der gibi, “Alacak mısınız, yoksa burada mı okuyacaksınız ? ” diyecekler birazdan dediği yıllar. Zamanla tüm karakterleri ve öyküleri tanıdım,

by

Pek öyle görünmese de, ben dışa dönük gözüken içe dönük  bir kişiyim. Dolayısıyla, İnternet, sosyal medya uzaktan sosyalleşme açısından tam bana göre. Bir de kedi gibi meraklıyımdır. Stalker ( ben buna iz sürücü filan yerine musallat sözcüğünü bulmuştum bir zamanlar ) olmamak için zaman zaman kendimle savaştığımı bilirim. Kova burcu da her yeni şeye atlar

by

Bilen bilir, 40 ve 50’lerin arabalarına ilgim vardır. Hatta küçük de bir model araba koleksiyonum var. Uzun yıllar arabalar benim için düt seviyesinde kaldı. Ehliyet alma serüvenim ise başlı başına bir kabus. Her genç gibi ben de 18 yaşımı doldurduktan, daha doğrusu işe başlayıp elim para tuttuktan sonra ehliyet almaya niyetlendim. Aslında üniversitedeyken bir part

by

Kanada’da yaşayan bir arkadaşım geçenlerde bana burrowing owls, yani oyuk baykuşlarıyla video göndermiş. Yıllardan beri baykuşlarla ilgileniyorum. Ama her gün onlar hakkında yeni bir şeyler öğrenip, şaşırmadan edemiyorum. Oyuk baykuşları hemcinsleri gibi geceleri değil, gündüzleri yaşıyor ve videoda gördüğünüz gibi oyuklarda ikamet ediyorlar. Efe efe dolaşıyor gibi bir halleri yok mu ?  Son zamanlarda ortalık

by

Sonunda havalar ısındı. Her ne kadar ben soğuk iklim kadınıysam da, yaz için Saklıköy’e taşınmak adına sevineceğim bir şey. Hem sıcak olduğunda İstanbul’u   hiç mi hiç çekemiyorum. Saklıköy’ün havası yayla gibi geliyor.Orası akşamları çorap giydirecek kadar soğuk oluyor, tam benlik, oh! Öte yandan habire eşya taşımak da hiç hoşuma gitmiyor. Her ne kadar iki ayrı

by

Origami turnaları ile ilk karşılaşmam  bir Kore programı sayesinde oldu. “We got married.” Yani biz evlendik. Programı merak edenler  ayrıntılı bilgiyi şuradan alabilirler. Ama kısacası ünlü çiftlerin sanki evliymiş gibi yaptığı, seyredenlerin ise ayrıldıklarında gerçek bir çift ayrılmış gibi üzüm üzüm üzüldüğü, herkesin hayran olduğu oyuncu ve idolleri kurgu içinde de olsa daha yakından tanındığı

by

Son zamanlarda insanların birbirlerini görür görmez ” Aaa, sen biraz  kilo mu aldın ?” Ya da ” Ay incelmişsin sen şekerim” diyerek selamlaması giderek iyice batmaya başladı.Daha da kötüsü en az üç kişi oturup sohbet ettikten sonra, birinin erken ayrılmasından sonra başlıyor. “Ay, ne kadar çökmüş, saçları da iyice dökülmüş, ya da o güzel kızdan,

by

Oldum olası sıcak kanlı hayvanları severim. Kucağıma alıp, oynayabileceğim, gıdısının altını sevebileceğim. Aslında favori hayvanım kaplan. Ama bir kaplan besleyebilme olanağım olmadığı için kedilerle idare ediyorum. Yıllarca kuşlara pek de hayranlıkla bakmadım. O harika Kuşlar Kanatlı Uygarlık (Le peuple migrateur / Winged Migration ) filmine kadar. Sanırım bu film benim için bir dönüm noktasıdır. http://www.nat-geo.tv/kuslar-kanatli-uygarlik-2001/

by

Bu yıl ilk leyleklerimi şehir içinde gördüm. Sürü değillerdi, iki tane leylek uçuyordu. İki tane de olsa, uçtukları için sevindim. Yani “leyleği havada görmek” deyiminden ötürü, “Yine gezip tozacağım, ama sanırım bu kez az” dedim kendi kendime. Sonra geçen ay Saklıköy’e giderken yol üzerinde dört tane leyleğe rastladım,  oturuyorlardı. Ben fotoğraf çekmeye kalkınca uçtular. Sonra dönüşte