Nilgün Günaydın

by

Evhamlı bir ailenin kızıyım. Çocukluğum sırtıma tentürtiyotla çizilen kafesler ve eve beş dakika geç kalsam babamın okul müdürünü doğrudan aramasıyla geçti. Bebekken çok hastalanmışım, iyi baktıkları için ölmemişim annemin dediğine göre. O yüzden hep bana bir şey olacak korkusunu taşımış. Artık nedeni bu mudur bilmiyorum ama, ben bir miktar hipokondriyakım, yani hastalık hastası. Özellikle baskı

by

Epeydir gezilerim hakkında  günce yazıyorum. Gittiğim yerdeyken ayrıntılı yazmak zor olsa da , mutlaka bir çatı oluşturuyorum, sonrasında eve dönünce, düzeltip, bazı eklemeler ve çıkarmalar yapmasam olmuyor. Finlandiya, Avusturya, İtalya, Amerika, Kanada, İtalya, Fransa, Güneydoğu gezi güncelerinden sonra işte bu da sonuncusu.   Yolculuk Öncesi İrlanda çok uzun zamandır gitmek istediğim bir ülkeydi. İki kez

by

Snoopy ve Charlie Brown’u keşfetmem, üniversite yıllarıma dayanır.  O zamanlar Schulz’un Peanuts karakterlerini ancak İngilizce kitaplar satan bir kaç kitapçıda, ayaküstü okurdum. Çok pahalıydı çünkü. Arkadaşım Esen’in, “Artık saralım mı, burada mı yiyeceksiniz ? ” der gibi, “Alacak mısınız, yoksa burada mı okuyacaksınız ? ” diyecekler birazdan dediği yıllar. Zamanla tüm karakterleri ve öyküleri tanıdım,

by

Bu yıl ilk leyleklerimi şehir içinde gördüm. Sürü değillerdi, iki tane leylek uçuyordu. İki tane de olsa, uçtukları için sevindim. Yani “leyleği havada görmek” deyiminden ötürü, “Yine gezip tozacağım, ama sanırım bu kez az” dedim kendi kendime. Sonra geçen ay Saklıköy’e giderken yol üzerinde dört tane leyleğe rastladım,  oturuyorlardı. Ben fotoğraf çekmeye kalkınca uçtular. Sonra dönüşte

by

En son gezimle ilgili henüz bir şey yazamadım. Bu kez istediklerimin tümünü yapamadığımdan bir eksiklik mi hissediyorum nedendir, oturup yazmak gelmedi içimden. Halbuki ara ara yaptıklarım aklıma düşmüyor değil. İki farklı ülkenin insanları, mekanları, dili, doğası sahne sahne aklımda. Sonra düşündüm, durup gözlerimi kapattığımda aklımda kalanlar kazancım. O anı farkındalıkla yaşamak ve onu bir yere

by

Yaramaz çocukları severim. İlkokul sürecinde çift kişilikli bir görüntü çiziyordum. Okulda çalışkan, uslu çocuk;  evde yaramaz, fırlama. Tabii hiç bir zaman uslu olmadım, o yaramazı korumak amacıyla çizilmiş bir karakterdi sadece. İşte bu yüzdendir ki öğretmenlik yaptığım sürece de yaramaz veletlere hiç kızamadım. “Yapmayın, etmeyin” derken bile ya içimden ya da açık açık dışımdan güldüm

by

Her ne kadar kara trafiğindeki kaza ve ölüm oranları hava trafiğinden fazlaysa da, benim için uçuşlar hep korkutucu olmuştur. Daha çocukken bir uzay gemisi hayal edip, içine de hayvanlardan mürettebat oluşturan bir birey olarak, bu korku en basitinden ayıp denebilecek bir durum, ama yine de ayakların yere basmıyor olması duygusu insanı ürpertiyor. Daha Malezya ve

by

Yıllar önce Atilla Atalay’ın Menekşe İstasyonu kitabında Ornitorenk öyküsüne rastladığımda gülmekten kendimi alamamıştım, hem de kahkahalarla. Aynı dönem çocuklarıydık ve o da benim gibi aylarca cikletin içinden çıkması gereken ornitorenk kartpostalı peşinden koşmuştu, ne menem bir hayvan olduğunu bilmeden. Hatta aynı benim gibi “Aslında yok böyle bir hayvan kandırıyorlar bizi “diye düşünerek. Ornitorenk bizim devrin

by

  Yürümeyi çok seviyorum. 1992 yılında geçirdiğim bel fıtığı ameliyatından sonra, artık yürüyüş ve yüzmeden başka spor yapamasam da, yürümeyi oldum olası severim. Yürürken  pek çok şey yapılabilir çünkü. Ben düşünürüm, etrafı gözlerim, müzik dinlerim, hatta içimden öykü yazarım. Günü değerlendirdiğim, planlar yaptığım, geçmişi, geleceği düşündüğüm,kedi sevdiğim, bulunduğum çevreyi didik didik ettiğim anlar yaşarım çoğu kez.

by

Gezi yazılarını seviyorum. Hem gezilen yeri, hem gezmeye gideni tanıtıyorlar, hem de  insanda gezme isteği uyandırıyorlar. O yüzden gezi yazıları içeren kitapları da biriktiriyorum. Hoşuma giden en eski gezi yazılarından biri sıradışı bir Jöntürk olan Ubeydullah Efendi’nin Amerika Anıları’dır. Üzerine biyografi dersi için kısa bir çalışma yapmışlığım da var. Ubeydullah Efendi kendi deyimiyle ” Dalgalı