Bayramdan beri misafirlerim var. Daha doğrusu misafir sayılmazlar, kardeşlerimiz. Saklıköy’de hep beraber çoluk çocuk zaman geçirmek güzel. Benim de kışın yaptıklarımla, yazın yaptıklarım mekan değiştiği için farklılaşıyor. Bir kere işin içine ekme biçme olayları giriyor. Tabii ekilen biçilen mecburen yeniyor. Açık havada daha çok acıkılıyor, ben de yeni yemekler deniyorum. Okuma, yazma ve el işleri de işin içine girince insan zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyor.
Bir kere İskoçya dönüşü ganimetimizi sergilemeye başladık bile. Minik adadan topladığımız deniz kabuklarını ve kuş gagasını Hüsam dikiş makinası ayağı üzerinde sergilemek üzere hizmete açtı :
Sonra topladığım minik kozalakları da fincanın içine koyup, minik bir bitki dikmiş gördüğünüz gibi. ODTÜ’den ve ormandan evvelce topladığım büyük kozalaklarım da bir kazanın içinde duruyorlar. Ayrıca Swan Lake’in Taiwanlı hanımının verdiği Çince süsü dolap kapısının koluna astım. Kanadalı arkadaşım Sharon’ın gönderdiği heronla birlikte duruyorlar. Hemen yandaki duvarda ise Hong Kong’taki arkadaşım Flora’nın doğum günüm için gönderdiği bitkilerin gelişmesi için yazılan yazı var. Yüksüğümü de diğerlerin arasına koydum.
Geçen yıl Ayça’nın verdiği tohumları ekmiş, devasa kabaklar elde etmiştim. Büyük bir kısmını dağıttık ve yedik, ama tüketemediğimiz bir kaç tanesini de öylece bırakmıştım bakalım kuruyacak mı diye. Geçen yıl ektiğim süs kabaklarını da önce pencerenin içine sonra büyük bir tabağa koydum. Büyüklerden bir tanesi kurudu, diğer küçüklerden de kuruyan oldu ve hala kurumaya devam ediyorlar. Bunları boyasam mı diye düşündüğüm esnada, internette bu işin alıp yürüdüğünü farkettim. Herkes ne güzel desenler, resimler yapmış. Bu konuda bir iki tane de video buldum. Bu yıl yetiştireceğim kabakları yemeyip süslemeye karar verdim. Bu kez asarak kurutacağım.
Bu kabakların İngilizcesi squash ya da pumpkin değil, ikisinin arası bir sebze bu ve gourd deniliyor. Bizdeki asma ya da süs kabağı. Dünya üzerinde bununla uğraşan ne kadar çok kişi varmış inanılır gibi değil. Bu gourdların kalını incesi büyüğü, küçüğü her cinsi var. Bunlardan en çok kuş evi yapılıyormuş. Tabii ben hemen pinterestte bir board açıp bulduğum gourd örneklerini eklemeye başladım bile. Astar boyam olmadığı için boyamaya başlamadım, önce temizlemek, sonra astar boya çekmek sonra da boyamak ve desen ya da resim yapmak gerekiyormuş.
Bu arada fırsat buldukça okumaya devam ediyorum. Bu yıl yatak odama da bir kitaplık koyup, son okuduklarımı ya da okuyacaklarımı başucuma aldım. Şu anda okuduğum ortalıkta gezen kitaplardan üçü :
Bu arada boyamak için bir de tahta araba aldım, üzerine resim çizip, bitince içine çiçek koymayı planlıyorum.
Arabanın üzerine illustration tarzı bir şey yapacağım. Bu arada Edinburgh’tan illustration tarihi ile ilgili aldığım kitabı da okumaya başladım.
Dikiş makinamı da getirdim yanımda. Bir kaç parça da kumaş satın aldım. Onlarla bir şeyler denemeye ne zaman başlayacağım bilmiyorum, ama bu yaz en azından bir başlangıç yapabilirim diye düşünüyorum.
Bu yaz bazı diziler başlamış. Twitter ahalisinden yorumları okuyorum, çoğu Kore Dizisi çakması. Orijinallerini seyretmiştim. Evde indirdiğim Kore Dizilerini seyretmeye ve Kore bloguna tanıtım yazısı yazmaya devam ediyorum. En son Beloved Eun Dong isimli diziyi seyrettim ve yazdım. Sevdiğim film A Frozen Flower’da gay kral rolünü oynayan Joo Jin Mo başrol oynuyordu. 20 yıl boyunca aynı kadını sevmeye devam eden bir oyuncuyu oynuyor. Çiftlerin üç ayrı devresini 6 farklı oyuncu canlandırmış. 17 / 13 yaş, 27 / 23 yaş ve 33 / 37 yaş üç ayrı grup. Joo Jin Mo ve Kim Sa- Rang ki kendisi eski bir Miss Korea , son çiftti. Ünlü bir oyuncunun ilk aşkını 20 yıl beklemesi tabii şehir efsanesi, ama adamın oyunu bunu bile gerçekçi kılıyordu. Şimdi de hala sürmekte olan başka bir diziyi seyretmeye başlayacağım. Orada diziler haftada iki kez oynadığı ve kısa olduğu için ( genellikle 16 bölüm) kısa zamanda bitiyor. Bir taraftan da Bob’un Korece sınıfını izliyorum Youtube’dan indirdiğim videolardan. Ayrıca Edinburgh’tan aldığım Korece Intermediate kitaba da başladım.
Bu sene soğuk olduğu için, sebzeler geç olgunlaşıyor. Domateslerim en erken olanlar. Ama dikenli salatalıklarımı geç diktiğim için anca çiçek açtılar. İngiltereden aldığım salata ve kabak tohumlarını da diktim. Salatalar hemen çıktı, Honeybutter Squash’lar daha çiçek açmadılar.
Görüldüğü üzere salata yapraklarını bir şey yemiş. BU yıl geceleri minnacık siyah sinekler de bizi yiyorlar. Feci kaşındırıcı bir şey ve hiç bir şey onları kaçırtamıyor. Şu anda bile kaşınıyorum.
Bahçede kedi otu çoğaldı. Miço çıkıp yiyor sabahları. Günün büyük bir kısmında uyuyor. Bu yıl Eşref ( Gu Jun Pyo ) kedisiyle henüz bir tatsızlık yaşanmadı Allahtan. Eşref de her gün uğrayıp, haracını alıyor.
Bu yıl kokulu kırmızı gülümden sonra ( ki reçel yaptım ) somon rengi kokulu başka bir gül açtı bahçemde.
Bu yıl olan ilklerden biri de kiraz olmasıydı, çok azdı, ama çok lezzetliydi. Şimdi nektarin ve eriklerin olmasını bekliyoruz. Bir cins kırmızı erik oldu, diğeri olmak üzere. Yeşil eriğim de ilk meyvelerini bu yıl verdi, 4 tane olsa da.
Bahçenin bu yılki halinden görüntülerle bitirelim :
Yazları bir köylü kadını olup çıkıyorum, ekip biçmeler, bazlama yapmalar, bahçe fırını yakmalar, kulağakaçan, kertenkele peşinde koşmalar. Belki de aslım budur benim, şehirdeki kopyadır olamaz mı ?