by

Olimpiyat Tarihim

Kışı seviyorum. Soğuk havalarda bürünmeyi, büründüğüm şeyleri örmeyi, dışarda yürüyüş yapmayı, üşüdüğümde salep içmeyi seviyorum. Dışarı çıkamadığımda örgü örerken dizi izlemeyi ve kitap okumayı da seviyorum. Tüm bunlarla meşgul olurken yine bu bloga yazmaya ara vermişim. Bu aralar sevdiğim şeylerin arasına Kış Olimpiyatlarını izlemek de katıldı, o yüzden yazmak istesem de yazamadım. Bugün kapanış törenlerini ve buz dansı gösterilerini izledikten sonra bu konu hakkında yazmak istedim.

Oldum olası olimpiyatlara bayılırım. Spor bireysel olarak yapamadığım bir şey ve doğru düzgün bir sporla uğraşmamış olmak da hayattaki en büyük pişmanlıklarımdan biridir. Her ne kadar zayıf bünyeli bir tipsem de, ortaokulda öğretmenim beni jimnastik takımına almak istemişti, ama annem derslerime engel olur diye kabul etmemişti. Bir 23 Nisan’da da üşürüm diye öğretmenin yürüyüş elbisesi için seçtiği elbiseyi giydirmeyip, folklor kıyafetimle okula yolladığını anımsarım. Öğretmenimin geçirdiği şoku düşünün. Hani hep şimdiki aklımla geri gitme seçeneğim olsaydı ne yapardım düşünceleri vardır ya, ben hep spor yapardım ve bir müzik aleti çalmayı öğrenirdim diye düşünürüm. Neyse artık olan oldu, ben yürüyüp, yüzmekle yetineceğim.  Geçirdiğim bel fıtığı ameliyatından sonra başka spora da izin yok zaten, buna  da şükür.

Anımsadığım ilk olimpiyat 1972 olimpiyatları. 10 yaşındaymışım. Zaten evimizde  televizyon yoktu, biz de Seferihisar’daydık. Aile dostlarımızın evinde Yunan televizyonundan izlemiştik olimpiyatları. O yıl Mark Spitz’i anımsıyorum. Adam gözüme Apollon gibi gözükmüş olsa gerek. Zaten yedi altın kazandığı rekorunu da 2008 yılında sekiz altın ile Phelps kırdı. Macar, Rus genleri bu rekorda etkin olsa gerek. Musevi ve Amerikalı olan bu yüzücü Kova burcu olmasıyla da ilgimi çekmişti. O olimpiyata  11 İsrailli sporcunun katledilmesi damgasını vurmuştu. Daha sonra izlediğim filmler ve belgesellerle bunun ayırdına vardım tabii.

Mark the Shark

1976 Olimpiyatlarında artık evimizde televizyon vardı.  O yılın olimpiyatlarına da yine izlemeye bayıldığım jimnastik damgasını vurmuştu. O yılları yaşayanlar 10 tam puanla altını alan 14 yaşındaki  Romen sporcu Nadia Comeneci’yi mutlaka hatırlarlar. Aynı yıl Rus Nellie Kim ve  Olga Korput’da vardı anımsadığım , ama Nadia başkaydı. Erkeklerde Japon Jimnastikçi Shun Fujimato kırık dizle yarışmış, takım olarak altın kazanmalarını sağlamıştı.

Kış Olimpiyatları ise ilk kez 1924 yılında yapılmış. Kış olimpiyatı olunca bizim TRT yalnızca bir kaç spor dalının yarışmalarını verirdi. En sevdiğim de artistik buz pateniydi tabii ki. Kaç yıl geçmiş hala bazı sporcuların adlarını anımsıyorum. Örneğin İgor Bobrin bunlardan biriydi. Gösteri danslarına da bayılırdım. Bence tam bir şovmendi.

Olimpiyat değil ama 1981 Avrupa şampiyonasından bir videosu ve sleeping cowboy gösterisi işte burada.

Yine Torvil – Dean çifti de unutamadıklarım arasında. İşte 84 olimpiyat videoları.

O yıl Katarina Witt’de ilgimi çekmişti. İşte onun da videosu.

Denise Biellmann , Biellmann hareketini buz dansına kazandıran sporcu. Aslında o bulmuş değil bu dönüşü, ama o popülerleştirmiş. Şimdi hemen hemen her buz dansçısı bir kez yapıyor bu hareketi.  İşte o hareketi de içeren programı. 

1981 Dünya şampiyonasında 18 yaşındayken yarışıyor Denise. İşte burada. Denise olimpiyatlarda altın alamamış.

Atletizm de ilgi alanıma giriyordu. Tabii Carl Lewis , Usain Bolt filan hemen akla geliyor. Ama ben maratonculara bayılırdım. Biz nedense Abebe Bikila’nın maraton videolarıyla büyüdük.  Çıplak ayakla maraton kazanmış adamdı o. İşte burada. Adamcağız Volkswagen Beetle’ıyla yaptığı kazada felç olup, 41 yaşında 1973’te ölmüş olsa da 60 – 64 olimpiyatlarındaki görüntüleri hep ekranlarda oldu.

Şimdi düşündükçe her alandan pek çok sporcu geliyor aklıma, ama sporcuları bırakıp bu yılki Kış Olimpiyatlarından söz edecek olursak,  bir kere Pyeongchang Güney Kore’de yapılmış olması benim için önemiydi. Sıkı bir takipçi olarak daha olimpiyatlar başlamadan hangi oyuncu ne zaman olimpiyat meşalesi taşıdı, hangisi hangi reklamı yaptı filan hep takipteydim. Sonra Kuzey ve Güney Kore’nin aynı bayrak altında yürümeleri de büyük bir olaydı. Ardından Kuzey Koreli ponpon kızları gördük. Sonra parti üyeleri tarafından seks kölesi olarak kullanıldıklarına dair haberler çıktı. Kuzey Kore’den kaçan Lee So Yeon’un iddialarıydı. Şimdi ponpon kızların bir gösterisini verelim. İşte şurada.

Açılış töreninde Tongalı atlet Pita Taufatofua çıplak üst ve mat etekliğiyle ilgi çekmişti, 

Kapanış töreninde de gözüktü :

Bu yıl daha önce görmediğim ya da dikkat etmediğim bazı sporlar ilgimi çekti. Doğal olarak ben buz danslarını, ya da snowboard filan izlemek istiyorum, habire buz hokeyi ya da curling ile karşılaşıyorum. Bu curling de Allah sizi inandırsın evde temizlik yapan o yuvarlak robotlar vardır ya onu hatırlatıyor  bana. Zaten bir temizleme işlemidir gidiyor, böyle spor mu olurmuş, yiyorlar bizi bence. İnanmayanlara bir curling sahnesi verelim de görsünler.

Ama snowboard halfpipe beni benden aldı. Kadınlarda Chloe Kim 17 yaşındayken altını aldı. Erkeklerde ise en çok Yeni Zelandalı Nico Porteous’un bronz almasına sevindim. 16 yaşındaki velet nasıl da sevindi. Ekran başında biz de sevindik. Çocuğun ağabeyi de kayakçı Miguel.

Bu yıl onlar mı her yerdeydi, yoksa ben mi her yerde onları mı gördüm bilemiyorum ama Japon sporcular da çok ilgimi çekti. Erkekler buz pateninde Yuzuru Hanyu kazandı madalyayı. Herkes ona Winnie the Pooh fırlattı. 2010 yılında bir Winnie The Pooh’lu mendil kutusu taşıması neden olmuş buna. 2017’de de aynısı olmuşmuş, işte burada.

Bu olimpiyattaki programından önemli kesitler de burada.

Kızlarda ise Alina ve Evgenia ilk ve ikinci sırayı aldılar. Alina daha 15 yaşında. Olimpiyatlardaki en genç ikinci şampiyon.

Rusya bu yıl doping nedeniyle olimpiyatlardan menedildi. Ama sporcuları Rusya’dan katılan Olimpiyat atletleri başlığı altında katıldılar. Tamam sporcuların o kadar hazırlandıktan sonra katılamamaları çok yazık olacaktı ama, biz yine de onları Rus sporcular olarak algıladık, kazandıklarında da Ruslar kazandı dedik, şimdi ne oldu ? Olimpiyatlarda tabii ki Norveç, Finlandiya, İsveç filan gibi soğuğuyla ünlü ülkelerin sporcularını gördük. Amerika ve Kanada adına yarışanların kökenleri de  zaten çoğunlukla bu ülkelerden. Köken deyince dün metroda şahit olduğum bir şey geldi aklıma.  Kızın biri arkadaşına “Soyuna baktın mı,  benim annemin dedesinin annesi Rusmuş.” diye anlatıyordu. Ben zaten şeceremizi çok öncelerden düzenlediğim için ( Alan Duben’in Aile Paper’ı sağolsun ) sürprizli bir şeyle karşılaşmadım. Hatta onların verdiklerinden çok öncelere gidiyor bulduğum soy bilgileri. Ama son günlerin geyiği de bu ülkemizde, ben Şam’danmışım, Sudan’da dedem varmış falan da filan. En azından Coğrafya bilgimizin gelişmesine yaradı bu iş, Sudan neredeymiş, Kafkasya hangi bölgede bulunurmuş açıp da baktı hiç bilmeyenlerimiz. Bu yıl Ukraynalı bir hanım kızımızla Türk bir gencimizin de artistik buz pateninde  yarıştığına şahit olduk. Alisa Agafonova/Alper Uçar çifti serbest programda finale kalarak 20 finalist içinden 19. oldu. Dereceye girilemese bile futbol basketbol, voleybol güreş dışındaki spor dallarında yarışmalara katılmak deneyim için iyi. Keşke bu sporlar için yeterli altyapı olsa da gençler bu sporları yapabilseler. İşte bu çiftin yarışma videosu. Tabii çift 33 ve 27 yaşında olarak buz dansı için büyük kalıyorlar bence. Müziğe dikkatinizi çekerim.

2022 Kış olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak Pekin Kapanış Töreninde hoş bir gösteri sergiledi. Önce Kapanış töreninden sahneler.

Sonra da Pekin’in tanıtım gösterisi .

Ölmez kalmazsak  2022 Pekin Kış olimpiyatlarında buluşmak üzere.

2 Comments


  1. // Reply

    Irina Rodnina ile Alexander Zaitsev de çok iyiydi… Bir de buz dansında Klimova ile Ponomarenko ‘yu hatırlarım…


    1. // Reply

      Evet evet , şimdi sen söyleyince anımsadım ben de 🙂

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *