by

Ortaya Karışık

Bu aralar yine bu blogu boşladım biliyorum. Böyle olduğunda bir pişmanlık, bir iç huzursuzluğu değmeyin gitsin. O kadar da para veriyorum, bari iki satır bir şey yazayım düşünceleri zıplayıp duruyor kafamın içinde. Üstelik söyleyeceğim söz de yok değil, sadece başka işlerle meşguliyetten yazamamam. O zaman oturup nelerle uğraşıyorum onu yazayım bari dedim kendi kendime. Hani boş durmuyoruz aslında, çok mühim işlerimiz var görüntüsü versin.

Öncelikle bahar geldi. Bahar mühim iş. Bu konuda yazdığım yazılar, yazdığım yazıların linklerini verdiğim yazılar filan ötede dursun, ben sizinle Saklıköy’de çektiğim bir lki fotoğrafı paylaşayım. O yeter bence. Gerçi bu fotoğrafları çekmeden bir hafta önce kar yağdı ve bahçede kardan kız yaptık, o da ayrı mesele.


İşte efendim hafta sonları, bazen de hafta içi Saklıköy’e gidip yeni sezon hazırlıklarıyla uğraşıyoruz. Bazen öylesine çıkıp şehirde turluyoruz. İnsanın karşısına daha önce görmediği yerler çıkabiliyor. Küçükpazar’da Alipaşa Hanı’nı gördüğümüz gibi. Aynı gün yolumuz Vefa’ya da uzandı mesela. Boza içtik tabii, sonra dönüşte mükemmel Süleymaniye’nin görkemli güzelliğini yaşadık.

Evde olduğumuz sürede ben el işlerine devam ediyorum. Evin içi atölyeye dönmüş durumda, ne ararsan var durumları. Bu aralar patik yapmaya verdim kendimi. Haa bir de Hüsam ile birlikte internetten bulduğumuz bir oyuncak ayıyı yaptık. Pek de güzel oldu. Biliyorsunuz ben Oyuncak Hayvan kursuna yazılmıştım sezon başında. Bir iki oyuncaktan sonra hocamız düşüp ayağını kırdı ve kurs devam etmediydi. Şimdi artık internetten bulduğum patronlarla da bu işi kendi kendime devam ettirebileceğim anlaşılmış oldu.

Biliyorsunuz benim Kore Dizi ve filmlerini anlattığım bir blogum var. Bu aralar Netflix’te de Kore dizileri çokça bulunuyor. Benim Kore Dizi blogum da bu blog ile birlikte aynı zamanlarda açılmıştı. Açıkcası okunma oranları karşılaştırılınca o blog buraya fark atıyor. Günde 2000’in üzerinde tıklanma sayısı var. İşte efendim benim bir tarafım bu işle epeyce ciddi uğraşmış olmalı ki TRT Radyo 1’den benimle röportaj yapma teklifi geldi bir süre önce. Uzak Asya’nın Renkleri Programında Kore Dizileriyle ilgili bir söyleşi yaptım. Daha sonra Kore ile ilgili kitaplar konusunda başka bir söyleşi daha gerçekleştirdik Program Yapımcısı Özlem Coşar Hanım ile. Bu blogumda diğer blogdan ve tabii diğerinde de bu blogdan söz etmiyorum pek. Ama bugün o söyleşilerin linkini vereceğim burada. Bu ilk söyleşi. Bu da ikincisi.

Uzak Asyanın Renkleri Programı Uzak Asya ile ilgili pek çok konuya parmak basıyor. Cuma Günleri TRT Radyo 1‘de saat 15.05’te yayınlanıyor. İnternet üzerinden de dinlenebiliyor. İşte o link de şurada.

Bu arada okumalara da devam tabii. Elimde birçok kitap var, aynı anda okuma alışkanlığım olduğu için. Bunlardan bazıları aşağıda :

Şimdi bu ortadaki kitap çok ilginç. Bu bey aslında 60’ın üzerinde ama 35-40 gösteriyor. Kendisi Meme Cerrahisi uzmanı. Kırklı yaşlarına geldiğinde 80 kiloları görmüş. Ailede babası ve dedesi kalp ve damar sorunlarından muzdaripmiş. O da hayatını değiştirmek adına deneme yanılma yöntemiyle sağlıklı yaşama adım atmış. Sebze ağırlıklı beslenmeye başlamış, egzersizi arttırmış, yemek miktarını azaltmış, taa ki günde bir öğüne düşünceye kadar. Bu kitapta günde tek öğün beslenmenin sağlık için vazgeçilmez bir metod olduğundan söz ediyor. Tabii bunu kimlerin uygulaması gerektiğinden ve nasıl yapılması gerektiğinden de. Kişisel olarak uygulamamın zor olduğu bir metodsa da bazı yerleri uygulanabilir geldi. Çok ilginç ve yararlı bir yaklaşım olduğunu düşündüm. Zamanınız varsa alıp okumaya değer bu kitabı.

Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış bu aralar yazmakta olduğum çocuk romanına yardımcı olsun diye okunan bir kitap. Her ne kadar örnekler daha çok Amerikan edebiyatından alınmışsa da yine de iyi bir kaynak olduğunu düşünüyorum.

Bu aralar IG takip ettiğim bir hesaptan da söz etmek istiyorum. Aslında bu hesaba Twitter aracılığıyla eriştim. Montessori usulüyle 20 aylık kızını yetiştiren bir annenin hesabı. Aynı zamanda blogu da var. Kızı takip edince maşallah analar neler yetiştiriyor demekten kendinizi alamıyorsunuz. IG hesabı işte şurada.

Blog hesabı da şurada. https://linktr.ee/montessoriinreallife

Kısaca söz etmek gerekirse Montessori usulü İtalyan Maria Montessori tarafından geliştirilmiş bir yöntem. Çocuk merkezli bir öğreti. Çocuklara kendi işlerini kendileri yapmalarının öğretildiği, çiçek ekme, doğayı koruma, hayvan besleme, sebze doğrama, kendi çöpünü dökme ki bu minnak kızın kendi meyve artıklarını komposta götürdüğünü görünce kalbime bir şeyler oldu – gibi eylemlerin öğretildiği bir metod. Biz çocukları ilkokul yaşında bile ağzına beslerken bu bebe kendi tabağını bardağını masaya getirip, açık bıraktığı dolap kapağını kapatmayı da unutmayarak fena halde gönlümü çaldı. İzleyin de siz de görün.

Son olarak size ücretsiz pek çok kursa erişebileceğiniz bir site tavsiye etmek istiyorum. Ben Yonsei Üniversitesinin Korece kursunu izliyorum. Gerçi benim seviyemin çok altındaymış kurs, daha ileri seviye bir başka kurs bulacağım bitince. Ama tavuk yetiştiriciliğinden Ortaçağda cadılığa, Matematikten Uzay bilimine binlerce kurs var. Bizden de Koç Üniversitesi katılmış buraya.

2 Comments


  1. // Reply

    Senin kursa filan ihtiyacın yok, Nilgüncüğüm… hepsi harika…ellerine sağlık, yetenekli, becerikli kardeşim benim…


    1. // Reply

      Teşekkür ederim Esencim , senin iyi görüşün.

Leave a Reply to Nilgun Gunaydin Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *