Hayatımız bir anda nasıl da değişti değil mi ? Gideceğimiz geziyi, alacağımız kazağı, çocuğun nereyi kazanacağını, doğum günümüzü nerede kutlayacağımızı filan düşünmeyi bıraktık, maskenin, kolonyanın, unun, makarnanın, dezenfektanın peşine düştük. Birbirimizle bir metre uzaktan konuşuyor, sevdiklerimizi son yolculuklarına uğurlamaya gitmekten çekiniyor, uzakta olan akrabalarımız, yakınlarımız için olduğu kadar kendimiz için de dertleniyoruz. Bir bilim kurgu filminin , ya da dizisinin içinde gibiyiz.
Aslında her şey biz insanlar için. Bir önceki yazımda olaylar bu kadar alevlenmeden “Korkunun ecele faydası yok” demiştim, demiştim de, korkmak da insan karakterinin bir parçası. Kendimiz için olmasa da yaşı ileri olan, bağışıklık sistemi zayıf olan yakınlarımız için korkuyoruz. Ben her zaman insan yalnız doğar, yalnız ölür diye düşünenlerdendim. Bu hastalık ise insanı gerçekten yalnız öldürüyor. Şimdilerde görüntülü konuşmalar olsa da sevdiğinizin elini tutmadan, onu kendinizce uğurlamadan, belki siz de karantinadayken veda ediyorsunuz. Bence en acı olanı da bu. Veda etmek demişken biz de kayınvalidemi ( Aslında her yerde annem dedim, ama bu biraz kafa karıştırıcı oldu, eşime değil, bana taziyede bulunanlar oldu, o yüzden böyle yazdım, ama tabii ki annemdi ) kaybettik geçen hafta, çoklu organ yetmezliğinden ) Hala inanasım gelmiyor,bu yaz çıkıp gelecek gibi geliyor Saklıköy’e. Aynı kendi istediği gibi, kimseyi üzmeden, hastalığına kaygılandırmadan bir günde göçtü öte aleme. Ama kalanlarına şok oldu tabii. Onun çok rahatladığını ve mutlu olduğunu hissediyorum, biz ise onu özlediklerimizin içine aldık çoktan.
Ondan dört beş gün sonra eşimin bir akrabası daha vefat etti. Her ikisinin cenaze töreni bile o kadar farklıydı ki. İmam namaz vaktinden önce hemen cenaze namazlarını kıldırıp, ölenleri defnettiriyordu,” Öyle emir geldi, herkes toplanmasın.” diyerek. Cemaatte maskeler, maskesi olmayanlarda atkılar burna kadar çekilmiş, herkes birbirine şüpheyle bakar olmuş, hele ki öksürmeyin, millet beş adım öteye çekiliyor gayri ihtiyari.
Şimdi insanlar evlerinde, ellerinde telefonları birbirlerine Corona vakaları ile ilgili duydukları haberleri, esprileri, videoları , ellerine ne geçtiyse onları paylaşıp duruyor. Whatsapp grupları mesajlarla dolu. Ben zaten çoğunlukla evde oturan biri olduğumdan ve her zaman dışarı çıkma zorunluluğu beni sıktığından, hayatımda çok fazla bir şey değişmiş sayılmaz. Tabii dışarı çıktıktan sonra her şeyi yıkamam, temizlemem, banyo yapmam sayılmazsa. Bu obsesyonum da yeni ortaya çıkmış sayılmaz, bununla ilgili de yazılarım var zaten. Sadece Hüsam ile her şeyi abarttığım konusundaki tartışmalarımız arttı, o kadar. Ben de her şey ifrat olduğundan, dipsomanide sınır tanımadığımdan, bu da normal benim için. İlgi alanımda en dibe giderim, meraklarımda da öyle. Beni tanıyan bilir.
Yalnızlığı giderme adına yapılan bu paylaşım işinin en kötü yanı, herkesin birbirini daha da paranoyaya sürüklemesi. Bence bu paylaşım işinden bir süre uzaklaşıp, daha farklı mecralarda zaman geçirmek yararlı olacaktır. Daha önce de paylaşmıştım online eğitim sistemine katılabilir, ilgi alanlarınızdan biriyle ilgili eğitim alabilirsiniz örneğin.
http://www.openculture.com/free_certificate_courses
Sonra Cambridge Üniversitesinin açtığı textleri okuyabilirsiniz.
Sanal Müze ziyaretleri yapabilirsiniz :
https://www.uffizi.it/mostre-virtuali
http://www.museivaticani.va/content/museivaticani/it/collezioni/catalogo-online.html
https://www.namuseum.gr/en/collections/
Prado- Madrid https://www.museodelprado.es/en/the-collection/art-works
Louvre-Parigi https://www.louvre.fr/en/visites-en-ligne
British Museum – Londra https://www.britishmuseum.org//collection
Metropolitan Museum – New York https://artsandculture.google.com/explore
Hermitage-San Pietroburgo https://bit.ly/3cJHdnj
National Gallery of Art- Washington https://www.nga.gov/index.html
Ayrıca belgeseller izleyebilirsiniz :
Tabii ki kitaplar var. Uzun süredir okumayı düşündüğünüz, zaman bulamadığınız için bir köşede sizi bekleyen kitaplarınız. Onlara ilgi göstermenin tam zamanı.
Benim gibi el işiyle meşgulseniz de yıkanabilir kumaştan bir çanta, örgü, dikiş, tahta , kabak boyama, oyuncak hayvan yapımı, tığ işi gibi kafa boşaltıcı pek çok uğraş sizi bekliyor.
Netflix’e dadananlara ise My Mister dizisinden ( Evet evet Parasite’da oynayan Lee Sun Kyun’un dizisidir kendileri ) bir kare ile- ki günümüzü yansıtıyor bence – öneride bulunmak istiyorum.
Sağlıklı kalın, huzurlu olun. Bu günler de geçecek çünkü. Tıpkı diğer zor günler gibi. Bu arada en zor görevi üstlenen sağlık sektöründe çalışan doktor, hemşire ve diğer çalışanlara dayanma gücü diliyor ve kalpten teşekkür ediyorum. Bizim gibi kdrama severlerin çok sık kullandığı deyişle ” Fighting!”