by

Ailece ya da Tek Başına Delirmeceler

Evde izolasyon, ya da karantina günleri devam ediyor. Kendimizi dışarıya attığımız, sosyalleştiğimiz ve birbirimizden kaçtığımız , böylece çok iyi anlaştığımızı sandığımız günler uzakta kaldı. Özellikle evli , mutlu, çocuklu ailelerde kaç gündür burun buruna yaşamaktan gelişen travmatik durumlar, hem acı hem de komik. Yalnız başına yaşayanlarda ise daha farklı durumlar söz konusu.

Öncelikle hepimiz resmen OCD olduk. Özellikle hanımlar elinde sabunlu, çamaşır sulu bez, habire kapı kollarını, elektrik düğmelerini, dışarıdan söylenen ıvır zıvırı silmekle meşgul. Tabii örneğin su gelmişse bidonlar siliniyor, getirenden sakınmak ayrı konu. Annem mesela kapıcının getirdiği her para üstünü çamaşır suyu ile yıkayıp, kızgın ütü ile ütülüyormuş. Biraz önce kayınbiraderimin yolladığı gözlük geldi Ankara’dan ( Eşim unutmuş ) Bizim elimizde eldiven, maske, adam arkasını dönmüş konuşuyor, bundan bir kaç ay önce böyle bir sahne anlatsalar, hepimiz gülerdik. Çok gerekip dışarıya çıktığımız durumlarda ise tüm elbiseler hemen makineye atılıyor, biz de banyoya. Bir tellağımız eksik yani. El yıkamaktan hışır hışır olmuş eller için de kremimiz baş köşede.

65 yaş üstüne dışarı çıkma yasağı geldi de, yalnız yaşayanlar, hele de internetle filan ilgisi olmayanlar ne yapacak diye çokça düşünülmedi sanırım. Gerçi yapılması gereken de buydu, hatta belki topyekün bir kapanma. Bizim sitede 65 yaş üzeri sakinlerin güvenlik görevlilerini bir şeyler almak için kullanabileceğine dair yazı asılmış mesela. Bazı kişilerin kapıcıları var. Bazılarına da konu komşu, akrabalar yardımcı oluyor, ya da işlerini telefon ile hallediyorlar. Yine de bazı banka, resmi işlerde sorun oluyor. En trajikomiği de 65 yaş üstü kişilerin 65 yaş üstü diye yaftalanmaya karşı duyduğu tepki, üzüntü. Bence gereksiz. Hepimiz o yaşlara geleceğiz, üstelik o yaşlarda daha bilge, daha sabırlı, daha tecrübeli olmuyor muyuz ?

Ben her eksikte dışarı alışverişe fırlayan bir tiptim. Limon mu bitmiş koş al, kabartma tozu mu yok bir koşu markete. Şimdilerde artık buna imkan yok. Hatta çok gerekli şeyleri bile öteleyebiliyoruz. Benim arabamın muayene zamanı bu ay örneğin, ama ceza ödeme pahasına gitmeyeceğim büyük ihtimalle. Çok alerjik bünyeli olduğum için zaten bu aylar benim için bir sorun. Geceleri alerji ilacı alarak uyuyorum. Dolayısıyla 60 bile olmadığım halde bu atopik bünyeden ötürü risk grubundayım. Ama durmaksızın felaket haberlerini alıp sindirmenin de virüsü doğrudan almaktan daha beter olduğunu düşünüyorum. Komik paylaşımlar neyse de, sık sık gelen şu kadar kişi ölmüş, bu kadar kişi nefes alamamış, hacılar şuraya kaçmış, öğrenciler burada tutulmuş, yayılma haritası, ölüm datası gibi haberlerin artık beni çok dibe çektiğini fark ettim. O yüzden günde bir kez resmi haber dinliyorum, dizi izliyorum, kitap okuyorum, örgü örüyorum. Şu anda mesela bir siyam kedisi örüyorum. İki su kabağımın planları hazır, harekete geçmemi bekliyorlar. Ruh ve Madde Dergilerim var, eski ciltli, onlar Saklıköy’deydi alıp getirdim. Onları okuyorum. Spiritualism’e yoğunlaştım. Başka kitaplarım da var. Sonra belki onları topluca anlattığım bir yazı daha yazarım. Bu arada bir de Kore Dizisi bitirdim,
Kore bloguma onu yazmam gerek. Bir iki de yeni dizi başlamış, onları kontrol edeceğim. Halen yazmakta olduğum bir ilkokul öncesi, bir de Ortaokul yaş grubuna hazırladığım roman var. Onlarla da ilgilenmem gerek.

Evde özellikle kadınların habire yemek, tatlı, kek , poğaça yapıp, yemeleri ve yedirmeleri de ayrı sorun. Sıkıntıdan yiyen bir kesim vardır. Canı sıkılınca, asabı bozulunca yiyenler. Ben Allah’tan onlardan değilim. Hatta üzüldüğümde, asabım bozulduğunda yemeyi, içmeyi tamamen keserim. Ama diğer tür için fena halde şişmanlama tehlikesi var , bak şimdiden söyleyeyim. Bu aralar diyet yapmayın, bağışıklığınız düşmesin diyorlar da, özellikle şeker içeren karbonhidratlı şeyleri tüketmek de bağışıklığı daha çok düşürüyor. Zaten alışveriş ayrı sorun. Elimizdekileri dikkatlice tüketmeliyiz. Keşke şu ışınlanma bir an önce bulunsaydı diye düşünüyorum bazen. Buradan Londra’ya un, yemek vs gönderirdim çocuklara. Evden çalışmaları beni biraz rahatlatsa da yine de aklım onlarda. Annem ve kardeşimle de telefonda görüşüyoruz. Son zamanlarda kalabalık ortamlarda bulunduğum için, onların hayrına. Ama aile arasında, arkadaşlar arasında kurulan whatsapp grupları her zamankinden daha aktif, uzaklaşmak yerine yakınlaştık bir bakıma sanki.

Önemli güncelleme, Evde , özellikle yalnızken de maske takın. Bu Corona’yı önleyebilir ya da önlemez, ama kesinlikle sizi yemekten alıkoyar.

Sokak işleri, sosyal toplaşmalar filan bitince kendi içimize döndük. Şimdi aslında benim için değişen çok bir şey olmadı. Ben altı yedi gün inime kapanan, ikinci hafta dışarıda işim olursa, ya da biriyle bir şeyler yapılacaksa zorunlu dışarı çıkan ve bundan da rahatsız olmayan dışa dönük gözüküp içe dönük yaşayan bir tiptim. Hatta Pinterest’te Introvert adlı bir panom bile var. Ama durum annem gibi her gün bir kaç kapının ipini çekenler ve insan görmekten hoşlananlar, dahası göremezse bunalıma girenler için farklı.

İçe Dönük olmak/ okumak/ Yaratmak/ Kapı zilinden saklanmak- Çünkü hangi canavarın habersiz damlayacağı bilinmez :)/ Atıştırmak
Hafta başında sosyalleşmek için plan yapıp da o gün geldiğinde haliniz 🙂

Dışa dönükler de görüntülü görüşmeler, yazışmalar vs ile sosyalleşmelerini devam ettirebilirler bence. Bu olağanüstü zamanlarda arkadaşlarla görüşememek, normal rutinimizi yapamamak, AVM’lere şuralara buralara akamamak gibi şeylere üzülmek yerine özverili bir biçimde, hayatları pahasına çalışan doktorlar, hemşireler, sağlık görevlileri, oralarda çalışan diğer görevliler, eczanelerde, marketlerde servis sektöründe çalışanlar, kapımıza kadar ihtiyacımızı getirenler, eve ekmek götürmek için çalışmak zorunda olanlar, şu sıkıntılı zamanda işlerini yapamadıkları için geçim derdine düşenler, işten çıkarılanlar aklımıza gelirse belki de halimize şükrederiz.

65 yaş üstü ve hatta daha daha üstü olanlar, keşke şu eve kapalı oldukları süre içinde anılarını yazsalar. Hem gençlere tecrübelerini anlatmak, hem de tarihe bir iz bırakmak adına ne güzel olur. Anılarla ilgili yazım da işte tam şurada. Bu günlerde gözlerinizi kapayıp eski anılarınıza dalmak, güzel günleri anımsamak da iyi bir oyalanma aracı olabilir. Nasıl mı ? Uzman Anı biriktiricisi yazımda söz ettiğim gibi , o da işte tam şurada.

Kalın sağlıcakla.

2 Comments


  1. // Reply

    Muhteşem kuzenim. Yine harika yazmışsın.


    1. // Reply

      Teşekkürler Beyhancım.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *