by

Sosyal medya paylaşımlarım ve dahasını merak edip, arkamdan konuşanlara toplu cevabımdır :)

Son zamanlarda dedikodu ve gıybet de level atladı. Artık çay ve poğaça eşliğinde yapılan sohbet ve dedikodular, Facebook, Twitter, IG gibi sosyal medya hesaplarından gözlenen, stalklanan-  ki ben buna en uygun sözcük olarak musallat olmak fiilini buldum-arkadaş ve akrabalarımız hakkında her ortamda belgeleriyle yapılmaya başlandı. Bir de sosyal medya hesaplarında paylaşılanlarla ilgili dedikodular ve itirazlar da var ki, onlar yüzünden  bazen bazı hesaplarımı kapama noktasına geldiğim doğrudur.

Artık yaşım icabı söylenenlerin çoğuna kulak asmıyorsam da, sanırım bir noktada üstelik de sosyal medyayı doğru düzgün kullanmayı bilmediği için habire şikayet eden arkadaşlarım ve akrabalarım olduğu için içime fenalık geliyor. Sizi rahatsız eden her şeyi engelleme yolu var. Sessize alırsınız, bilgilendirme gelmesin tuşunu kullanırsınız, oyun isteklerini engelleyebilirsiniz, olmadı o kişiyi arkadaş listenizden çıkarırsınız, olur biter. Hem dibine kadar stalklayıp, her gün ne yapıyor ne ediyor bu diye fotoğraflarına, tweetlerine, paylaştığı şeylere bakıp, hem de arkasından niye onu bunu paylaşmıyor, ya da niye onu bunu paylaşıyor diye orada burada konuşabilirsiniz tabii, ama zaman kaybından başka bir şey olmaz bu. Dediğim gibi yalnızca gıybet zevki için yapıyorsanız mübarek olsun, ama rahatsız oluyorsanız, iyi bilen birinden öğrenin, engellemenin yolu var.

Bu arada kendi paylaşımlarıma gelirsek, bir kez yazmış olayım, malum o kadar blog yazıyorum, işe yarasın bari açıklama yapayım azıcık. Belki bazıları tekrar olacaktır çünkü bu konuda daha önce de şurada  yazmıştım.

Ben çok fazla siyasi paylaşım yapmıyorum. Arkadaşlarım üç aşağı beş yukarı kendi görüşümdeki insanlar. Aynı görüşü paylaşmadığım iş arkadaşlarım da var listemde, onlar da çocuk değiller, kendi siyasi görüşlerini seçip savunacak yaşta ve olgunlukta insanlar, burada karşı taraf geri zekalı, hiç mi akıllanmıyorlar, cahiller minvalinde atıp tutmakla fikirlerini değiştirecek değiller. Farklı mecralarda konuşarak, öğreterek, özellikle de kendi alanım olduğu için bilmeyenlere tarihten söz ederek zaten kendi düşüncelerimi anlatıyorum. Tartışırken bile belirli bir saygı çerçevesinde kalınmasından hoşlanan biriyim, iş çığrından çıkarsa konuyu değiştirip bir daha o insanla tartışmama düşüncesindeyim. İnançlara gelince , zaten gönül işidir, üstelik de konuyu bilmeyenle tartışmaya girmem bile. Din, ya da metapsişik konularda özellikle. Bu noktada ne diye onu bunu lanetlemedin, niye bayrak resmi paylaşmadın, niye Yaşasın, kahrolsun minvalinde yazıp çizmiyorsun diyenlere, Milliyetçilik, faşizm, vatanseverlik, militarizm şu bu konuları iki sözcük yazıp çizdiğimiz FB duvarında paylaşmak saçma geliyor bana diyorum. haa paylaşanlardan da sıkıntı duyuyorsam, bilgilendirme ekranını kapatıveriyorum oh mis!

Kafayı kediyle köpekle mi bozmuş, ne diye habire kedi paylaşıyor diyenlere açıklamam da şudur. Arkadaş listem gizli olduğundan belki bilmiyorsunuzdur ama benim 940 kişilik listemde 600 kişi dünyanın her köşesinden hayvansever kişiler. Çoğuyla oyun aracılığıyla tanıştım. Kendi hayvanlarından söz edip fotoğraflarını paylaşıyorlar. Benim kedi merakım gibi kuş merakım da var. Parçalanmış insanların, nefret söylemlerinin, savaş çığırtkanlığının yer aldığı paylaşımlar yerine güzelliklerin paylaşılmasından hoşlanıyorum, ya da bana güzel gelenlerin diyelim. Burada kedi fotoğrafı paylaşıyor olmam, başka bir iş yapmadığım anlamına gelmiyor. Bir ailem, ilgi alanlarım,çok fazla merakım var. Haa rahatsız olan olabilir mi? Neden olmasın. Ama kapatmanın bir yolu var. Zaten öğrencilerim için ayrı bir FB hesabım, Kore Dizi meraklıları için hazırladığım bir blog ve bir Twitter hesabım, kedi meraklıları için İstanbul sokak kedilerini kapsayan bir IG hesabım, özel IG hesabımdan başka iki adet Kore Dizi meraklıları için fan IG hesaplarım var. Pinterest, Tumblr vs gibi platformlarda da varım. Bunları ayırmamın nedeni meraklısı için daha kolay ulaşılabilir olmaları. Dolayısıyla yalnızca özel FB hesabıma ulaşanlar ilgilendiğim her konuya ulaşamazlar. Twitter hesaplarım da dört tane. Onları da konularına göre ayırdım. Tüm bu ayarlamalara rağmen son zamanlarda listemin yarısını silme ya da hesapların çoğunu kapatma isteği içinde olabiliyorum. Bir gün sosyal medya hesaplarıma ulaşamazsanız, o an gelmiş demektir.

Bazı sosyal medya hesaplarından çok fazla görüşemediğim arkadaşlarıma ulaştığım bir gerçekse de herkese de ulaşmaya çalışmıyorum. Geçen gün beş yaşındayken evimizin karşısında oturan bir çocuk, tabii elli küsur yaşında dede olmuş, siz bizim komşumuzdunuz diye beni bulabildiği her hesaptan eklemek istedi. WTF yani, ne oluyoruz?

Sosyal medya haricinde bana devamlı sorulan bazı sorular var. Onlara da toplu cevap verip kurtulayım. 500 sayfalık tez yazdığım Eski Türk Edebiyatı Yüksek lisansım ne işe yarayacak, niye okudum ?  Bunu tamamen zevk aldığım için yaptım. Yeni şeyler öğrenmek hoşuma gidiyor ve bu süreçte çok fazla şey öğrendim. Doktoraya neden devam etmedim ? Çünkü ilgi alanlarıma yeterince zaman kalmıyordu ve zevk olmaktan çıkıp angarya haline gelmişti. Ayrıca bu alanda çok sıkı bir yapı var, bu da hoşuma gitmedi. O kadar okudun boşa mı gitti yani ? ( Burada bu konudan para kazanıyor musun ondan haber ver tınısı var 🙂 ) En üst düzeyde çalışsak da emekli olduğumuzda hiç mi olmuş oluyoruz ? İstersen allame-i cihan ol, birden alzheimer olup her şeyi de unutabilirsin onu napıcaz ?  Veya karmana eklenir, tüm yaşamlarına yararı var geyiklerine mi gireyim, oraya girersek hiç çıkamayız zaten 🙂 Bak ufacık bir örnek., bir yerde hezar sözcüğü geçince onun hem bin, hem de bülbül anlamına geldiğini bilebilmek beni mutlu ediyor diyeyim sen ötesini anla. Haa bir de “Bu kadar kitabın hepsini okudun mu?” sorusu var. O zaman tabii insanın aklına ister istemez, aynı soruya Enis Batur’un ” Hayır, bunlar okuduklarımın yalnızca bir kısmı” diye cevap vermesi geliyor.

“Hala ne diye ALES YDS gibi sınavlara giriyorsun ? ” Giriyorum çünkü aniden fikir değiştirip doktoraya başvurabilirim, hayır bunu ille de çalışmak , para kazanmak için yapmıyorum. Belli bir disiplin içinde öğrenme işine yeniden girişebilirim, bizim ailede öğrenme işi hiç bitmez. Annem 70 yaşından sonra ehliyet aldı. Büyük amcam 97 yaşında vefat ettiğinde Öztürkçe sözlük yazıyordu, anneannem 102 yaşında vefat etti, öğrenme süreci hiç bitmedi. Bir sözlü tarih doktorası fena olmazdı yani, yapsam mı ?

“Niye Korece öğreniyorsun ? Bu yaştan sonra ne gerek var , zor değil mi ?  Dil dersi mi vereceksin ?  Boyadığın kabakları satacak mısın ? Sergi mi açacaksın ?”  İkisini de zevk için yapıyorum. İzlediğim filmi kendi dilinden anlamak hoşuma gidiyor. Kabakları dostlarıma hediye ediyorum, boyarken rahat hissediyorum. Bir şeyleri ille de maddi değere çevirmek gerekmez. Keşke üç beş başka dil de öğrenebilsem, dil öğrenme sürecini hep sevmişimdir. Haa bir de resim kursuna gitsen, neler neler yaparsın diyenlere, bu konuda uzmanlaşmak istediğim filan yok, benimkisi müzik dinlemek, film izlemek gibi bir hobi, yaparken rahatlıyorum ve zevk alıyorum, her konuda müko olmak gerekmiyor.

“Yeniden çalışacak mısın ? Niye özel okulda öğretmenlik yapmıyorsun ?  Bu aralar çok öğretmen eksiği var.”  diyenlere ; çalışabilirim, ama şu anda çalışmak istemiyorum. Yıllarca bir zaman dilimine sıkışıp kaldım. Bir tatile gitmek istediğimde okul başlasın, okul bitsin istedim. Azıcık da bunu düşünmeden yaşamak istiyorum. Arkadaşlarımın çoğu ya tamamen emekli oldu, ya yarı zamanlı çalışıyor. Bu yaşta artık kendimize zaman ayırmak istiyoruz, hepimizin full time çalışacak kadar genç görünüp hissettiğimizi biliyoruz. Sizin düşündüğünüzü biz karar vermeden önce düşünmedik mi sanıyorsunuz ? Gençsin çalışabilirsin, evet gencim, ama farklı bir şeyler yapmayı tercih ediyorum. Ben artık yazmayı daha ciddiye almak istiyorum ve şu anda  bununla uğraşıyorum. Zaten mecburen yaptığım bir rutin var, onun dışında artık zamanım var ve yaşamak full time çalışmak değil, ama bu bir noktada fikir değiştirmeyeceğim anlamına da gelmiyor.

atlas

1 Comment


  1. // Reply

    Kesinlikle çok haklısınız,tüm yazdıklarınıza katılıyorum.İlaveten, FB’la ilgili kişisel bir antipatim var ,ben özel hayatın genelleştirilmesine anlam veremediğim ve herşeyin uluortalaştırılmasını sevmediğim için de kullanmıyorum.Ama tabi zevkler ve renkler tartışılmaz kullanana da itirazım yok.

Leave a Reply to Gül Kiper Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *