by

Stefan Zweig’ın Meçhul Bir Kadından Mektup  uzun öyküsü en sevdiklerimdendir.  Zweig da intihar eden yazarlardan, karısıyla birlikte hem de. Ben zaten ne yapar eder, intihar eden yazarları,  şairleri bulurum bir biçimde.  Sevdiğim biri varsa, bir bakarım intihar etmiş, biri daha eklendi derim. Henüz yaşayanlar adına da korkmuyor değilim açıkcası.  Zweig’ın psikolojik irdelemeler yapması hoşuma gidiyor sanırım. Ahmet

by

Yıllar önce tarih bölümünü bitirip Sanat Tarihi Yüksek Lisansına başladığımda, aslında Arkeoloji okumam gerektiğini farketmiştim. Abdullah Kuran ve Aslıhan Yener gibi değerli hocalarımın ders verdiği programı ekonomik bazı güçlükler nedeniyle yarıda bırakıp, çalışmaya başladığımda hem yapmam gerekeni yapmış olmanın rahatlığı, hem de istediğim kadar okuyamamış olmanın verdiği iç sıkıntısı vardı. Daha sonraları bu yarıda bırakma öyküsü

by

İsterim evimde olsun Bir kadın 24 ayar Bir kedi kitaplarımın arasında Dostlar her mevsim gelsin Onlarsız yaşayamam ben   Kediler isimli denemesini Apollinaire’nin bu şiiriyle bitiren Salah Birsel, deneme boyunca çoklukla yazarlardan ve kedilerinden söz eder. “Yazarlar kedilerden insanlar gibi konuşur yaratıklar diye söz etmeye bayılırlar.”der. “Suares’e göre Sokrates, Voltaire, Proust, Melville ve Sheakespeare kedilerin

by

  Geçen yıl Fairyland oyun grubu arkadaşlarıyla eski usul mektuplaşmak üzere anlaştık. Herkes aradığı mektup arkadaşındaki genel arzusunu belirtti ve eşleştirmeler yapıldı. Şimdi benim de Leicester’da yaşayan bir mektup arkadaşım var. Uzun süredir kimseyle mektuplaşmıyordum, malum internet icat oldu mertlik bozuldu. Mektuplaşmamayı öylesine kanıksamışız ki, artık mektup kağıtları ve zarfları bile kaybolmuş. Üstelik bundan şikayet

by

  Yeme içme alışkanlıkları ne kadar tuhaf insanların; dünyanın bir köşesinde insanlar börtü böcek yerken, başka bir tarafında yalnızca sebze, ya da balıkla besleniliyor. Tahıl ağırlıklı yiyenler, kedi köpek tüketenler. Tabii ki her yörenin doğal şartları bunları oluşturmada etkili, ama din, kültürel alışkanlıklar da ön plana çıkıyor. Bir de son zamanlarda hepsinden farklı estetik, ya

by

  Biyografiler, günlükler  ve mektuplara  bayılırım. Hayatın taa içinden pek çok gerçeği getirip önümüze sererler. Başkalarının dünyasının içine onların izin verdiği ölçüde girer, hiç saklanmadan ipuçları ararsınız. Bir çeşit ruh gözlemcisi gibi. İlk günlüğümü yazmaya  sanırım ortaokul ikinci sınıfta, Anne Frank’ın Hatıra Defteri’ni okuduğumda başlamıştım. O ara pek çok kişinin yaptığı gibi, defterimin adını da