by

  Son gün kahvaltıdan sonra toplanıp, yola çıktık. Önce Saat Kulesine gittik. Kimsecikler yoktu etrafta. Bu kulenin çok ilginç bir öyküsü var. İstanbul’dan Kastamonu’ya sürgün olarak gönderilmiş.  Saatin Kastamonu’ya gelmesi ile ilgili farklı rivayetler var. Biri saatin Sarayburnu’nda bulunurken yanlış gitmesi ve zamansız çalması yüzünden dönemin padişahı II. Abdülhamit zamanında sürgün edilmesi, bir başka versiyon

by

Kastamonu, İkinci Gün, Öğleden sonra

Sabahki kahvaltıdan sonra hala acıkmamış olduğumuz için birkaç yeri daha tamamlayıp ondan sonra yemeğe gitmeye karar verdik. Önce Yakup Ağa Külliyesi’ne gittik. 1547 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın hazine reisi Yakup Ağa tarafından yaptırılan külliye medrese, imaret, misafirhane ve sıbyan mektebinden oluşuyor. Tabii camisi de var. Camii Yavuz Sultan Selim’in hocası Halimi Çelebi tarafından yaptırılmış. Sıbyan

by

Kastamonu Gezisi / İkinci Gün Öğleye kadar

Sabahları kahvaltıda soğuk meze sevmiyorum. Aslında brunchlardan da pek hoşlanmam. Ne idüğü belirsiz öğünler hoşuma gitmez. Kahvaltı dediğin çayla, ekmek, peynir simitle olur. Zeytinyağlı fasulye, kısırla, köfte, salatayla kahvaltı edildiği nerede görülmüş ? İskoçya gezimizde kaldığımız mekanda Tayvanlı kadın tropik meyve, balık veriyordu. Muhtemelen kendi yurttaşları pirinç de yiyorlardı, ama çorba, pilav, balık benim harcım

by

Amasra- Kastamonu Gezisi, Birinci Bölüm

Malum Pastırma Yazı teşrif ettiler. Bilmeyenler için söyleyelim bu dönem Ekim ayının sonundan ile Kasım ayının ikinci haftasına kadar süren, mevsim sıcaklarının normalin üstünde seyretmesi hali. Bu dönemde pastırma sucuk gibi yiyecekler de hazırlandığı için pastırma yazı denmiş adına. Tam da bu dönemde pastırmanın ünlü olduğu Kastamonu bölgesine gitmemiz manidar vallahi. Biz bu kez Salı

by

Benim Romantik Filmlerim

Dönem dönem  romantik komedi ya da sadece romantik film  krizlerine girerim. Bu aralar da Netflix’te bulduğum romantik filmleri izlemekle meşgulüm, ama çoğu zaman kaybı. TV’de rastladıkça yeniden izlediğim, ya da bende mutlaka olmalı diye DVD’sini aldığım romantik filmlerim de var herkes gibi. Bugün azıcık onlardan söz etmek istiyorum. Söz edeceklerimin  içinde eski filmler yok yalnız.

by

Sabah erken kalkıp kahvaltı ettik. Sonra Konağın önünden yokuş yukarı yola koyulduk. İstikamet Kent Tarihi Müzesi’ydi. Daha önce burada Kale varmış, 1904-1906 yılları arasında Hükümet Konağı inşa edilmiş.  1976 yılında bir yangın çıkmış, konak kullanılamaz hale gelmiş. Kültür Bakanlığı 2000 yılında restorasyon başlatıp 2006 yılında tamamlamış. Burası da Kent Tarihi Müzesi olarak hizmete açılmış. İçeri

by

Yedigöller,  Safranbolu Gezisi /  Birinci Gün

Yine bir Salı – Çarşamba kaçamağı yapıp gittiğimiz Yedigöller Safranbolu gezisinden dün gece döndük. Bugün bir yandan olmazsa olmaz çamaşır yıkama seansını gerçekleştirirken Fernando Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı’nı okuyordum ki aşağıdaki bölüme rast geldim. Biraz sarsıldığım doğrudur, ama ben onun gibi hissetmiyorum. Heyecanla başlayıp bitirdiğim, her ayrıntıyı severek incelediğim  bir geziydi.  Pessoa’nınki de   farklı bir düzey

by

Edirne Gezisi / İkinci Gün

Sabah erken sayılabilecek bir saatte kalktık. Kahvaltıya indik. Farklı bir yere gittiğimde daha önce yemediğim yiyecekleri tatmak hoşuma gidiyor. Burada farklı bir şey yoktu ama. Dikkatimi çeken tek şey son zamanlarda benim de fazlaca yaptığım, yapıp yedikten sonra pişman olduğum pişiyi buraya özgü Keçi ayağı, ya da Keçi bacağı adıyla sunmaları oldu. Merak edene yapılışı

by

İki Günde  Edirne / İlk Gün

Bu hafta iki gün kaçıp Edirne’ye gittik. Aaa şimdiye kadar daha önce gitmemiş miydiniz diye soracaksınız. Evet gitmişiz.  İkimiz de farklı zamanlarda.  Evlenmeden de önce olduğuna göre, 30 yıldan önce, hem de  kapsamlı gezme fırsatımız olmamış. Bu kez bunu başardık. İstanbul’un fethine kadar Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik eden bu şehirde göreceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorduk, öyle

by

Yazdan Eylül'e

Eylül geldi Allah’a şükür. Her ne kadar sıcaklar henüz gitmediyse de Sonbahar’ın gelmiş olmasının sevincini yine de yaşıyorum. Yazları sevmediğimi artık beni okuyan herkes biliyor. Denize girmeyi sevsem de yüzdükten sonra derhal içeri kaçıyorum. Sıcak, nem, yapış yapışlık duygusu, gözümü alan parlayan güneş, cildimi kavuran güneş, sinekler, sinekler, sinekler,  hepsinden nefret ediyorum. Yazı sevenler kusura