by

Kore, Beşinci Gün

Seoul’deki son günümüzü Kore Savaş Anıtı ve Müzesini gezmeye ayırdık. Kore Savaşı, Kore Gazileri ülkemizde çok bilinen olaylar. 1950- 1953 yılları arasında Kuzey ve Güney Kore arasında yapılan savaşa bilindiği gibi Birleşmiş Milletlerin Güney Kore’ye asker göndermesiyle daha sonra da işe , Çin Halk Cumhuriyeti karışmasıyla, olay iyice uluslararası boyut kazanmıştır.  Bizde de ilk birlikleri güle

by

Kore, Dördüncü Gün

Bugün hedefimiz biraz daha tarihi mekan görmek. O yüzden saraylara ve Jongmyo tapınağına gitmek istiyoruz. İlk durağımız birbirine yakın iki saray.  Changdeokgung ve Changgyeonggung sarayları. Bunlar yalnızca bir duvarla ayrılıyorlar. İsimleri de birbirine benziyor. Birisi daha eski tarihli 1412’de yapılmış. ( Changdeokgung) diğeri ise 1483 yılında tamamlanmış. Saraylar çok sade, bir bizim saraylarımızı , bir de

by

Kore , Üçüncü Gün

  Valizlerimiz de geldikten sonra daha düzgün giyinebildik. Sıcak değil, soğuk da değil. Hava 16-20 derece civarlarında. Tam benim havam yani. Ben güneşten nefret ederim, güneşli sıcak havadan da. Nemden ne kadar nefret ettiğimi söylememe bile gerek yok sanırım. Deniz severim, ama güneşte durmadan girip çıkmalıyım. Zaten güneş alerjim de vardır. Tüm çocukluğum gözlerim ve

by

Kore, İkinci  Gün

Sabah erkenden kalktık. Otelin kahvaltısına bakalım dedik. Balık, pilav, çorba karman çorman bir büfe olduğunu görünce, “Sabah sabah bunlar nasıl yiyor bunları.” diyerek kendimizi dışarı attık. Otelimizin yakınında bizim Perşembe Pazarına  benzeyen bir yer var. Küçük bir takım dükkanlarda hırdavat gibi şeyler satıyorlar.O sokaktan geçip Uljiro metro durağına gittik. Kendimize metro kartı almak için makineye

by

KORE VE JAPONYA GEZİSİ / 2014 Ekim / İlk Bölüm

    KORE’YE GİRİŞ 101 / Birinci Gün Geçtiğimiz yıl Kore ve Japonya’ya gittik.  10 gün kadar kalmamıza rağmen şimdiye kadar o gezi ile ilgili bir şey yazamadım. Sanırım nedeni tam olmamış olmasıydı. Yani benim için o kadar yetersiz oldu ve eksik hissettim ki, bu geziyi ancak bir başlangıç olarak alıyor, devamının en kısa zamanda

by

Saklıköy Günleri

Bayramdan beri misafirlerim var. Daha doğrusu misafir sayılmazlar, kardeşlerimiz. Saklıköy’de hep beraber çoluk çocuk zaman geçirmek güzel. Benim de kışın yaptıklarımla, yazın yaptıklarım mekan değiştiği için farklılaşıyor. Bir kere işin içine ekme biçme olayları giriyor. Tabii ekilen biçilen mecburen yeniyor. Açık havada daha çok acıkılıyor, ben de yeni yemekler deniyorum. Okuma, yazma ve el işleri

by

"LIVE LONG AND PROSPER" SEVGİLİ OĞLUM

Aslında doğum tarihini planlamıştık. İkizler burcunu tutturamayacağımızı farkedince bari babası gibi Aslan Burcu olsun dediydik. Doktoru “Aman ne güzel, ben Temmuz’da izne çıkıyorum, Ağustos’ta döndüğümde bebeğimizi doğurturum inşallah” demişti. Ama Ağustosun 22’si gibi beklediğimiz oğlumuz, bankada doğum öncesi iznini kullanmayı dört gözle bekleyen annesine aldırış etmeyip bir ay önce doğuverdi. 44 cm ve 2 kg

by

Çayınızı Nasıl Alırsınız ?

  Ben seneler boyu çay içmedim. Çocukken kahvaltılarda süt içtiğimi anımsıyorum. Herkesin su bardaklarıyla çay tükettiği kızlar yurdunda bile çay içmeyen nadir kişilerdendim. Bizimki gibi çayın çok tüketildiği ülkelerde bu sık görülmez. Ne de olsa sabah kahvaltılarımızın vazgeçilmez eşlikçisi çaydır, en fakirimiz bile,  bir çay bir simitle doymaya çalışır. O kadarla da kalmaz ikindi vakti,

by

Çay vakti ve Siyah-Beyaz Filmler

      “ Hepsi pompalanmışlar,”diyor. “ Hepsi pompalanmışlar.” Gülüşüyoruz. Beyazcamda bir Orhan Günşiray filmi var.” Filmde yaşayan adam kalmamış,” diyorum. “ Hepsi ölüp gittiler,”diyor. Her gün saat birde uğrardı. Öğle yemeğinden hemen sonra. Mutlaka pastaneye ya da bakkala uğrayıp Burak’a ,çikolata, sakız, bize de paskalya çöreği alırdı. Bazen de minik peynirli sandviçler. O saçaklılardan

by

Altmışlı yılların sonu, yetmişli yılların başında çocuk olmak

Her ne kadar çocukluktan çıkmanın yaşı kişiye göre değişse de, yine de genel kabul görmüş bir dönem var sanırım. Otuz ve kırklarında hala çocuk olan erkekler olduğu gibi, yedi sekiz yaşında hayata atılmak zorunda kalan, hatta onlu yaşlarının başında evlenip çocuk doğuran, büyük addedilen çocuklarımız da var ne yazık ki. Ben üniversiteye 78 yılında, onaltı